www.tayyareci.com                  ANA SAYFA Tayyareci Türkçe Site YDK ENERJI
Tayyareci English Site
Tayyareci Deutsch Site
Sitede Arama :
 

      “Cruise” Füzeleri

Giriş : “Cruise” füzesi uçuş süresinin tamamında veya büyük bir kısmında normal bir uçak gibi uçan ancak pilotu olmayan güdümlü silah sistemlerine verilen genel bir isimdir. “Cruise” füzelerini oldukça eski bir geçmişleri vardır, kolay yapımları, diğer füze sistemlerine nazaran daha ucuz olmaları ve değişik yerlerden, havadan, karadan ve denizden fırlatılabilmeleri onları cazip hale getirmiştir.

ABD arsenalinde bugün 2000 kilometre mesafeden hedefe fırlatılabilen ve hedefi birkaç metre hatayla vurduğu iddia edilen “Cruise” füzeleri mevcuttur.

Başlangıç : Askeri amaçla kullanılan ilk “Cruise” füzesi 2. Dünya Savaşı’nda Almanya’nın Londra’yı bombardıman için kullandıkları V-1 uçan bombalardır. V-1’ler karadan, açılı bir platform üzerinden bir roket motoru (RATO) yardımıyla fırlatılmakta, fırlatma tamamlandıktan sonra V-1 uçuşa geçince ramjet ana motoru devreye girmekte ve roket motoru otomatik olarak düşmektedir. Bundan sonra V-1 bir uçak gibi hedefine doğru yoluna devam etmektedir. O zamanki teknoloji bugünün elektronik teknolojisinin çok gerisinde olduğu, örneğin uydu bağlantılı GPS sistemleri henüz gelişmediği veya keşfedilmediği için V-1’ler yere çok yakın ve arazi düşey kesitine paralel bir şekilde uçma olanağına sahip değildi. Bu nedenle yükseklerde uçan Hawker “Typhoon” ve Gloster “Meteor” gibi hızlı av uçakları tarafından kolayca yakalanıyorlardı.               

2. Dünya savaşı’nda Almanya’nın kullandığı meşhur V-1 uçan bombası

2. Dünya Savaşı’nın Pasifik Cephesi’nde sona ermesi atom bombasının Amerikan B-29’u “Enola Gay” tarafından Hiroshima’ya ve daha sonra da Nagasaki’ye atılması sonucu mümkün olmuştur. Bu olayın neticesi harbin bütün galipleri dikkatlerini nükleer silahlara ve bunu düşman üzerine gönderebilecek uzun menzilli balistik sistemlere çevirmişlerdir. 

1950-60 arası: 

1950’li yılların ortalarına gelindiğinde kıtalararası (ICBM) balistik füzeler henüz emekleme seviyesindeydi. USAF’ın orta menzilli (IRBM) füzeleri olan Jupiter ve Thor henüz devreye girmemişti. Sovyetler Birliği’nde de durum aynıydı. SS-6 ancak 1960’da hizmete girebilmiştir. Hakiki manadaki ilk kıtalararası Sovyet füzesi olan SS-7’nin üretimine 1956’da karar verilmiş olmasına rağmen deneyler 1960’a kadar devam etmiş, servise girişi ise bunu takip eden yıllarda olmuştur.  

Sovyetler Biriliği’nin ilk “Cruise” füzesi AS-1 “Kennel”

Uzun menzilli bombardıman uçakları ile nükleer bombaların taşınabilme olanağı vardı ve bütün süper güçler bu olanağı zaten kullanıyordu. Sovyetler’in Tu-95 ve Tu-16’sı, USAF’ın B-36’sı, B-47’si ve hatta 1956’da devreye giren B-52’si bu uçaklar arasında sayılabilir. Ancak bombardıman uçaklarının av-önleme uçakları tarafından havada önlenebilme ve imha edilebilme, hava alanlarının da daha önceden tahrip edilebilme olanağı olduğundan nükleer başlıkları daha güvenli bir şekilde, atmosfer dışından parabolik bir trajektoride taşıyabilecek çok kademeli kıtalar arası füzelere ihtiyaç vardı. Ancak bu talebin 1960’lı yıllardan önce karşılanamayacağı ortadaydı. O zaman ne yapılmalıydı? Tek çıkış yolu bir ara çözüm bulunmasındaydı. Balistik füzeler devreye girene kadar aradaki boşluğun o günün oldukça gelişmiş jet teknolojisini kullanan “Cruise” füzeleri ile kapatılması yoluna gidildi. Amerikalı’ların geliştirdiği uzun menzilli, satıhtan fırlatılabilen RGM-6 “Regulus”, MGM-13 “Mace” ve MGM-61 “Matador”  füzeleri bu uygulamanın en önde gelen örneklerindendir. Sovyetler’in MiG-15’den geliştirdikleri  AS-1 “Kennel”, AS-2 (Kh-20) ve AS-3 (Kh-20) de bu uygulamanın havadan kara hedeflerine fırlatılan belirgin örnekleridir. Satıhtan satıha atılanlar arasında da  SS-N-3 “Sepal” sayılabilir. 

Tabii bu uygulamanın en büyük mahsuru, bu füzelerin daima devamlı gelişmekte olan hızlı av-önleme uçaklarının tehdidi altında olmalarıydı. Radara kolayca yakalanıyorlar ve hemen önleme uçakları önlerine çıkıyordu. Bu nedenlerle balistik kıtalar arası (ICBM) ve orta menzilli (IRBM) füzeler devreye girince bu ikinci kuşak diyebileceğimiz “Cruise” füzeleri devre dışı bırakıldı.

Ancak geçen zaman içinde bir taraftan anti-balistik füze sistemleri geliştirilmeye başlandı diğer yandan da nükleer silahların terk edilmesi için uluslar arası andlaşmalar imzalandı ve balistik füzeler imha edilmeye başladı. Kalan füzeler de konvensiyonel silah sistemlerini taşımak için çok pahalı elemanlardı. Bu nedenlerde tekrar “Cruise” füzelerine bir geri dönüş başladı; ancak bu sefer gelişen teknolojinin ışığı altında.

Yeni Dönem “Cruise” füzeleri:  Bugün en az oniki ülke “cruise” füzesi üretmekte ve ihraç etmektedir. Kullanıcıların sayısı ise bilinmemektedir. Bu füzeler uzun menzilli havadan-karaya, karadan-karaya füzelerden kısa veya orta menzilli gemi-savar füzelere kadar büyük çeşitlilik göstermektedir. Bunlardan bazılarını saymak gerekirse İngiliz yapımı “Sea Eagle”, Çin  yapımı”Silkworm”, Fransız “Exocet”, Alman “Kormoran”, İsrail “Gabriel”, İtalyan “Otomat”, Norveç “Penguin”, İsveç “RBS-15” ve ABD yapımı “Harpoon”, “BGM-109 Typhoon”, AGM-69 “ALCM Cruise” füzeleri sayılabilir. Sovyetler Birliği/Rus Federatif Cumhuriyeti’nin ürettiği “Cruise” füzeleri ise daha büyük bir çeşitlilik göstermektedir. AS-16 (Kh-15), AS-16 (Kh-55), AS-5 (KSR-2) ve AS-4 (Kh-22) havadan atılan, SS-N-9 , SS-N-12 , SS-N-19 denizden, satıhtan veya denizaltından fırlatılan füzeler sayılabilir.

SS-N-12 “Cruise” füze kovanları

“Cruise” füzeleri gelişen teknolojilerin sağladığı üstünlükler sayasinde son derece alçaktan uçabilen, arazi konturlarını ve düşey kesitini izleyebilen, birkaç metre hata ile hedefi vurabilen, bu işlemleri yaparken radarlara ve düşman uçaklarına yakalanmayan, uçucu personelin kaybına neden olmayan en ucuz çözümlerdir.

“Cruise” füzesi nasıl çalışır:

“Cruise” füzelerinin çalışma sistemleri tipler arasında benzerlik göstermekle beraber daha spesifik olabilmek için bugünlerde gündemde olan, USN tarafından gemilerden fırlatılan, BGM-109 “Tomahawk” füzeleri ile USAF’ın B-52H’lardan fırlattığı AGM-86 ALCM’ler esas alınmıştır. 

Denizden fırlatılan “Tomahawk” füzeleri destroyerlerden, kruvazörlerden ve denizaltılardan fırlatılmaktadır. Bu füzeler USAF’ın havadan atılan füzeleri ile ilk hareket açısından farklılık göstermekle birlikte aralarında büyük benzerlik bulunmaktadır. Her iki tip te ilk fırlatma işlemi için metal bir gömlek içine alınmış bulunmaktadır. Gemiden fırlatılanlar ilk hareketi roket motoru ile almakta, bunun hemen akabinde gömlek parçalanıp kuyruk kanatçıkları ortaya çıkarap füzeyi kontrol altına almaktadır. Roket motorunun çalışma süresi yalnız oniki saniyedir. Bu süre içinde kuyruk kumanda kanatlarına ilaveten ana kanatlar açılmakta ve F-107 turbofan motoru devreye girmektedir.

“Tomahawk” füzesi ABD Donanması’na ait bir zırhlıdan fırlatılıyor

Deniz altından fırlatılan “Tomahawk”ların tek farkı daha kalın bir zırha sahip olmaları ve bunun neticesi 36 kilo daha ağır olmalarıdır. Fırlatma işlemi bir torpido kovanından su jeti vasıtasıyla yapılmakta, roket su sathına gelir gelmez roket motoru devreye girmektedir. Bundan sonraki işlemler satıhtan fırlatılan “Tomahawk”larla benzerlik göstermektedir.

Denizaltından fırlatılan bir “Tomahawk”

Havadan atılan AGM-86’larda ise füze daha B-52H’ın kanat altındaki pilonu veya gövde içindeki yuvasını terkederken turbofan motoru çalışmaya başlamakta, füze gövdeden ayrıldıktan sonra ana kanatlar açılarak kontrollu uçuşa geçmektedir.

Günümüzün modern ABD menşeili “Cruise” füzeleri GPS yer belirleme ve yön bulma sistemleri, TERCOM arazi konturlarına uyum sağlıyan sistemler ve DSMAC dijital görüntülü arazi uyumu sistemleri ile donatılmıştır. Daha önceki, örneğin Körfez Savaşı’nda kullanılan “Cruise” füzeleri GPS yerine ataletsel belirme sistemi olan IPS’leri kullanıyorlardı.

GPS sistemi uydular ile haberleşme neticesi füzenin yerküre üzerindeki konumunu sağlamaya, rotasını tanzim etmeye ve düzeltmeye yarayan bir sistemdir. Bu sistemin işlemesi için fırlatıcı araç, uydu ve “Cruise” füzesi arasında bir haberleşmeye (communications) ihtiyaç vardır.

TERCOM sistemi ise aşağı bakan bir radar gibi çalışarak arazi konturlarını takip eder, uçuş güzergahındaki arazinin düşey kesitlerini çıkararak füze bilgisayarına aktarır. Aktarılan bu bilgiler daha önce füze bilgisayarına yüklenmiş olan üç boyutlu arazi haritasıyla karşılaştırılır, gerekirse güzergah düzeltilir veya füze planlanan irtifadan ve güzergahtan uçmaya devam eder. Bu irtifa zaman zaman 15-20 metreye kadar inmektedir.

Yeni “Cruise “ füzelerinin burunlarına dijital bir kamera yerleştirilmiş bulunmaktadır. Bu kamera DSMAC denen bir sisteme bağlıdır ve tespit edilen dijital görüntü ile arazi korelasyonunu sağlar, sonuçta hedefin belirlenmesini temin eder.  Ancak görünen hedef daha önce bilgisayara yüklenmiş olan bir data olup bina o anda terk edilmiş olabilir. Bu özellik en son nesil “Cruise” füzesi olan AGM-129’larda yok edilmeye çalışılmaktadır.

ABD’nin “Cruise” füzeleri:

ABD’nin elindeki modern “Cruise” füzeleri üç ana tipten oluşmaktadır.

  1. GLCM: Ground Launched Cruise Missile- Yüzeyden Fırlatılan Cruise Füzesi
  2. ALCM: Air Launched Cruise Missile: Havadan Fırlatılan Cruise Füzesi
  3. SLCM : Surface Launched Cruise Missile: Yüzeyden Fırlatılan Cruise Füzesi

Donanmanın elindekilerin tamamı SLCM kategorisine girmektedir. “Tomahawk” olarak adlandırılan bu “Cruise” füzeleri dört ana modelden oluşmaktadır.

  1. BGM-109A......................................... Kara taarruz, nükleer başlık taşıyabilir
  2. BGM-109B (RGM-109B)..................  Gemilere karşı
  3. BGM-109C (RGM-109C).................  Kara taarruz, konvensiyonel başlık
  4. BGM-109D (RGM-109D).................  Kara taarruz, konvensiyonel çoklu başlık (cluster munition) 

     

    AGM-86C “Cruise”

    Yukarıdaki “Tomahawk” füzelerinin tamamı iki varyant halinde üretilmişlerdir: Yüzeyden ateşlenebilenler, denizaltından ateşlenebilenler.

    Hava Kuvvetlerinin elindeki “Cruise füzeleri ise “ALCM” ve bunun geliştirilmiş modeli olan “ACM” (Advanced Cruise Missile- Gelişmiş Cruise Füzesi) versiyonlarından oluşmaktadır ve aşağıdaki modelleri içermektedir.

    1.       AGM-86B.......................................  Nükleer başlıklı

    2.       AGM-86C.......................................  Konvensiyonel başlıklı

    3.       AGM-86D.......................................  Konvensiyonel başlıklı, AGM-86C’nin geliştirilmiş modeli

    4.       AGM-129........................................  Nükleer veya konvensiyonel başlıklı, Radara görünmeyen (Stealth)

    Bunlardan ilk üç model “ALCM”, sonuncusu ise “ACM” olarak sınıflandırılmaktadır. Bunların tamamı B-52H’lar tarafından  6’sı kanat altında ve 14’ü gövde içinde olmak üzere taşınabilmektedir. B-2’ler de AGM-86D ve AGM-129 taşıyacak tarzda modifiye edilmişlerdir.

“Tomahawk” ve ALCM “Cruise” füzelerinin spesifikasyonları:

Tomahawk füzelerinin maliyeti 600.000 ila 1.000.000 ABD Doları arasında değişmektedir.  Boş ağırlığı 1588 kilogram olan bu füze 452 kilogram konvensiyonel silah başlığı taşıyabilmektedir. Menzili 1600 kilometrenin üzerinde olup uzunluğu 5.56 metre, kanat açıklığı ise 2.67 metredir.  

Süratleri:  ABD yapısı olan AGM-86'lar ve "Tomahawk"ların hızı yüksek subsonik hızdır. Yani modeline göre 550-600 mil/saat (880-960 km/saat) arasıdır.
Şu an hizmette olan Rus yapımı cruise füzelerinin süratleri ise süpersonik veya yüksek supersonik hızdır. Örneğin SS-N-12 nin hızı 2.5 Mach (2750 km/saat)dir.

“Tomahawk” detayları

B-52H’ların taşıdığı AGM-86’ların ise maliyetleri yaklaşık 600.00 ABD Doları civarındadır. 1469 kilogram boş ağırlığı olan bu füzeler 678 ila 1356 kilogram konvensiyonel savaş başlığı taşıyabilmektedir. Menzilleri de taşıdığı başlığa bağlı olarak 1000 kilometre civarında değişmektedir.  

Detonasyon (patlatıcı) sistemleri ise:
ABD'nin konvensiyonel başlıklı "Cruise" füzeleri çarpma patlamalı başlıklara sahiptir. Bu başlıklar iki tiptir; parça tesirli başlık ve delici başlık. Nükleer başlıklı olanlar ise hedefin üzerinde belirli bir yükseklikte "proximity fuse" veya benzeri bir sistemle patlar.

Cruise füzelerine karşı önlem nasıldır:
Cruise füzelerine karşı önlemler, çok alçaktan uçabilen uçaklara karşı alınan önlemlerle aynıdır. Tomahawk ve AGM-86 gibi Cruise füzeleri hedefe çok alçaktan uçarak gelmekte, belirli bir yakınlığa yaklaşınca da yükselmekte ve bilahare pike yaparak hedefe dalışa geçmektedir. Yakalanabileceği en uygun an bu andır. Bu anda uçaksavar ateşi ve kısa menzilli SA (yerden havaya) füzeler ile vurulabilir. Diğer bir önlem de Rusya'nın elindeki MiG-25 ve özellikle bu iş için geliştirilmiş MiG-31'lerdir. MiG-31'lerin dördü birarada uçtuğu taktirde 800 kilometrelik bir cepheyi her yükseklikte radar ile tarayabilmekte ve hareketli bütün uçar nesneleri tespit edebilmektedir. Arkasından da roket veya top saldırısı ile tahrip edebilme yeteneğine sahiptir. ABD yapımı F-15C/D ve F-16'ların Block 42 ve 50'leri de bu yeteneğe sahiptir. Ama yine binlerce kilometrelik bir cephede bu iş oldukça zordur. Hele saldırganın elinde hava üstünlüğü varsa.
Editör :   M. Haluk SEVEL

copyright © 2000-2001 Tayyareci 

      BİZ KİMİZ?