www.tayyareci.com                  ANA SAYFA Tayyareci Türkçe Site KAYA SIGORTA
Tayyareci English Site
Tayyareci Deutsch Site
Sitede Arama :
 

CEYHAN TAYYARESİ

SOL KANAT UZERİNDE CEYHAN SAĞ KANAT UZERİNDE TTC (TÜRK TAYYARE CEMİYETİ) YAZMAKTADIR.

UÇAK GÖVDESİNDEKİ YAZI " T T C (TÜRK TAYYARE CEMİYETİ) "

CEYHAN TAYYARESİ ANSALDO Ankara semalarında deneme uçuşları yaparken 1925

PROFİL ÇİZİMİ SAYIN M. HALUK SEVEL TARAFINDAN YAPILACAK

Ansaldo A300 ilk uçuşunu 1919’da yapmış, 1922’den itibaren seri üretimine geçilmiş, 700’den fazla üretilip yabancı ülkelere de satılmış çok maksatlı bir İtalyan çift kanatlı uçağıdır. Bu uçak av, bombardıman ve eğitim görevlerinde 1930’a kadar kullanılmıştır. Türkiye’ye gelişi ise Türk Hava Kurumu’nun (THK) 1925’de kuruluşu ile yakından alakalıdır. Aynı yıl THK Hava Kuvvetleri’mizi kuvvetlendirmek üzere halk arasında bir bağış kampanyası başlattı. Bu kampanya özellikle Adana ili’nin Ceyhan ilçesinde büyük ilgi gördü. İtalyan Ansaldo firması da bu kampanya ile yakından ilgilendi ve Ceyhan’dan toplanan bağışlarla alınan Ansaldo A300.4 modeli uçak denizyoluyla İstanbul’a gönderildi. 25 Mayıs 1925’de İstanbul’a demonte gelen uçak Yeşilköy hangarlarında monte edilerek 5 Haziran 1925’de uçar duruma getirildi. Vecihi Hürkuş ve İtalyan pilot Lovadina tarafından Ankara’ya uçurulan bu uçak, THK bağışlarıyla alınan ilk uçak olması nedeniyle büyük coşkuyla karşılandı. THK tarafından teslim alınan  uçağa “Ceyhan” adı verildi (aşagıdaki fotoğrafta uçağın sol kanadında eski yazı ile “Ceyhan”, sağ kanadında ise “TTC” yazmaktadır). Ankara’da akrobasi gösterileri yapan uçak aynı yılın 30 Ağustos ve 29 Ekim’de de merasimlere katıldı. Ancak uçağın motoru sık sık arızalanmaya başladı. Ordu tarafından da beğenilmeyen bu uçak askeri envantere alınmadı. THK tarafından kullanılan bu uçak 1927’de hizmet dışı kaldı. Askeri envanterde kaydı bulunmayan bu uçağın fabrika seri numarası 24289’dur.   Ansaldo A300 is an Italian biplane which made her first flight in 1919. More than 700 examples were produced and some were exported. They were utilized as recconnaissance, bomber and even as fighters. Its arrival to Turkey is very much related to the foundation of the Turkish Air League (THK) in 1925. The THK started a campaign and this campaign rose great interest in the town of Ceyhan located within the Adana province. The Italian firm Ansaldo became very interested with these happenings and with the donations collected within Ceyhan they despatched an A300.4 by maritime lines to Istanbul in semi-knocked down form. The plane which arrived İstanbul on May 5.1925 was was assembled at the Yesilköy hangars was made ready to fly on June 5. 1925. It was flown to Ankara by Vecihi Hürkuş and the Italian pilot Lovadina and it was joyfully welcomed since it was the first plane bought by THK by the donations of the Turkish people. The plane taken over by THK was named “Ceyhan” (in the photo under on the left wign of the plane it is written in old Turkish script “Ceyhan” and on the right wing “THK”). The plane made aerobic demonstration flights in Ankara and it also participated the  August 30th and the October 29th ceremonies. The engine started malfunctioning very often. The plane was not found suitable by the military authorities and it was never taken into the military inventory. The plane does not have a military registration number. Its factory serial is 24289.

Özellikleri/specifications:

Mürettebat/crew: 2, motor/engine: 1 x FIAT A12 bis, gücü/power: 300HP, kanat açıklığı/wingspan: 11.24m, uzunluk/length: 8.75m, yükseklik/height:2.92m, boş ağırlık/empty weight: 1220kg, azami yük/max load: 500kg, azami hız/max speed: 204 km/h, seyir hızı/cruise speed: 160 km/h, tavan/ceiling: 6000m, havada kalış süresi/airborne duration 3 ½ hr, silah donanımı/armament(orijinalinde/on the original model): 3 x 7.7 MG 

Askeri envanterde kaydı bulunmayan bu uçağın fabrika seri numarası 24289’dur.

The plane does not have a military registration number. Its factory serial is 24289.

Ad konma merasimi ve tarihi: 1925 Nameing and date celebration

(Aşağıdaki bilgi ve belgeler yayına hazırlamakta olduğum GÖKYÜZÜNDE 50 YIL TAYYARECİ VECİHİ HÜRKUŞ kitabımdan alıntılardır. Celal UZAR)

O tarihte Ankara tayyare meydanı, demiryolu istasyonunun batısında, şimdiki teknik enstitünün bulunduğu sahada idi. Bu saha o tarihte Ankara at koşusu mahalli idi.

    17 Haziran 1925 günü bu sahaya benzeri görülmemiş büyük bir halk topluluğu birikmişti. Bütün davetliler hazır alarak hava gösterisi demek gerek olan programın tatbikatına başlandı.

    İlk uçuşlar Ansaldo fabrikasının tecrübe pilotu Lovadina tarafından yapıldı. Ben uçuşları kontrol ve tayyarenin şartnamesinde yazılı vasıflarını tetkik ile görevli olarak İtalyan pilotu ile birlikte uçuyordum. Bu uçuşlar tayyarenin kapasitesini tespit uçuşları olması nedeniyle çıkışlar, sürat, yükselme süratleri ve azami yükselme kudretini elimdeki mevcut cihazlarla kontrol ederek tespit ediyor ve şartnamede yazılı özellikleri aynen buluyor idim. Nihayet uçağın manyabilite hassalarını da türlü akrobasi hareketleri ile tespit ettikten sonra yere indik. Kalkış ve iniş mesafelerini de yerde arkadaşım Şakir Hazım alınan tertibatla tespit etmiş, bu mesafeler de şartnamedeki hadlerde bulunmuş olmakla, uçağı teslim alma kararı alınmıştı.

    Bu kararı takiben, muhterem başkanımız benim de uçağı tecrübe etmemi istedi. Hemen uçağa atladım, uçuşa başladım. Lovadina ile birlikte uçtuğum için uçağın sahip olduğu nitelikler beni tatmin etmiş olduğundan, hiçbir yabancılık hissetmiyordum. Zaten Lovadina ile uçuşlarımda uçak çift kumandalı olduğundan uçuşları ben de idare ediyordum. Bu sebeple uçuşa başlar başlamaz daha alçak irtifalarda dahi akrobasi hareketleri yapıyordum. Benim uçuşlarımı yerden izleyen İtalyan pilot, kurum başkanının yanına gelerek hakkımda şu lisanı kullanmış:

    “Ekselans sizi tebrik ederim, böyle bir pilota sahipsiniz. Uçuşlarını hayret ve takdirle takip ediyorum. Dünyada hiçbir pilot, ilk uçtuğu yeni tip bir uçağa bu kadar hakim olsun ve uçağı elinde bir kalem gibi oynatsın.” İtalyan pilotun hakkımdaki bu sözlerinden çok duygulanan Cevat Abbas Bey, uçuşlarımı bitirip yere indiğim zaman beni yanlarına çağırdı, İtalyan pilotunun sözlerini tekrar ettikten sonra, gerek kendisi ve gerek idare heyeti üyelerinin takdirkar sözlerini ve tebriklerini müteakip, bana “ Baş tayyarecilik” ünvanını vermişti. Ben böyle bir unvan verilmesinden çok, gayemize ulaştığımızdan çok sevinçli idim. Ama bütün halkımızın ve yayının alkışladığı bu canlılık bazı kimseleri çok tedirgin etmiş, bir hayli vaveyla koparmıştı. Neden ve ne için?...

    Bu sorunun karşılığını bulmak çok zordur. Fakat gerçek olan şey bütün insanların uçmadığı ve uçanların da havacılık ilmine intibak bakımından eşit vasıflarda olmayışıdır. Hatta Kurtuluş Savaşı’nın savunma görevindeki başarılar ve başarısızlıklar da bu yersiz tepkinin en basit karşılığıdır.

IMG_1112sm 18 haziran 1925 ceyhan çankaya üzerinde

İmg1112-1113 DÜN CEYHAN UÇAĞI TESLİM EDİLDİ. PİLOT LOVADINA’DAN SONRA VECİHİ BEY DE HIZ VE İRTİFA DENEMELERİ YAPMIŞTIR

     Dünkü denemelerden sonra Vecihi Bey’e Türkiye’nin baş pilotu unvanı verilmiştir.

18 Haziran 1925.  DÜN AKŞAM ANKARA ÜSTÜNDE UÇUŞ YAPAN CEYHAN UÇAĞININ ÜÇ GÜN ÖNCE ÇANKAYA ÜZERİNDE UÇARKEN ÇEKİLEN RESMİ

    Ankara 17– Bugün öğleden sonra saat 18.00’de fedakar Ceyhan halkının yardımını temsil eden uçağın teslim işlemi yapılacaktı. Belirtilen saatte Genelkurmay Başkanı yardımcısı, Hava Kurumu birinci başkan yardımcısı Kazım, Milli Savunma müsteşarı Şefik Paşa ve yönetim kurulu üyelerinden Müsteşar Yardımcısı Albay Hüseyin Hüsnü Bey, diğer üst düzey görevliler ve Ankara’nın değerli halkından birçoğu İstasyon arkasındaki hava alanına geldiler. Teslim almadan önce, kural gereği uçağın hız ve irtifa uçuş denemeleri yapılacaktı. Bütün bakışlar uçuşa hazırlanan uçağa yönelmişti. İtalyan ANFALDO Fabrikası baş pilotu Bay LOVADİNA uçuş kıyafetini giymiş bulunuyordu. Uçak uçuşa hazırlandı.

 

 

IMG_1113sm 1112 nin devamı

Pilot ile rasıt yerlerine oturdular. İki kez hareket denemesi başarıyla yapıldıktan sonra uçak 5.000 metre yüksekliğe doğru yükselmeye başladı. Ankara’nın temiz ve güzel havasında ay yıldız işaretini taşıyan Ceyhan uçağı gözlerden kaybolacak derecede küçülmeye başlıyor ve orada bulunanlar uçağı güçlükle görebiliyorlardı. Uçak, 31 dakika, 20saniyede 5.000 metreye kadar yükselmiş ve uçaktan beklenen başarı elde edilmişti. Bundan sonra uçak yıldırım hızıyla dört dakika içinde ekseni üzerinde keskin helezon dönüşleri ve lupları yaparak yere inmiştir.

    Uçak, şartname gereğince yapması gereken bütün hareketleri başarıyla tamamladığı için Bay LOVADİNA’ya yetkililer tarafından teşekkür edilmiştir. Bundan sonra Türkiye’nin gurur duyduğu pilot Vecihi Bey, Türkiye’nin malı ve Ceyhanlıların yardım anıtı olan uçak ile bilinen ve tanınan yeteneklerini gösterecekti. Ufukta batmakta olan güneşe karşı yükselen uçak ile Vecihi Bey, düşme, helezon ve lup hareketlerini o kadar güzel yapmıştır ki, 12 yıldır pilot olan LOVADİNA bile elinde olmadan “BRAVO” demekten kendini alamıyordu. Ceyhan havada yükseldi ve bir kartal gibi yere indi. Türk Hava Kurumu kurucusu ve başkanı Bolu Milletvekili Cevad Abbas, Vecihi Bey’e toplumun gösterdiği olumlu tepki karşısında “Türkiye’nin Baş Pilotu” ünvanını verdi. Orada bulunanlar bir sevinç duygusuyla alandan dönmeye başladı. Ceyhan şimdiye kadar, Cumhuriyet sınırlarının hür semalarında 13 saatten fazla dolaşmış ve havacılığın güç ve önemini göstermiştir. Genelkurmay Başkanı yardımcısı ve Hava Kurumu birinci Başkan yardımcısı Kazım Paşa, uçak ile yarım saatten fazla uçmuş ve memnun olduğunu belirtmiştir. Birçok genç kız ve erkek öğrenci Hava Kurumunun bu güzel uçağı ile uçarak havacılığa karşı olan sevgilerini göstermişlerdir.

    Ceyhan tayyaresi yarın Konya, Adana ve Ceyhan’a gidecektir.

 

 

Ceyhan:

    20 Haziran 1925, güzel Ceyhan uçağını gerçek sahiplerine göstermek, millî havacılık yoluna açılan kurum yarışmasını şerefle kazanan Ceyhan’lı kardeşlerimize Türk Hava Kurumu’nun sevgi ve teşekkürlerini götürmek için uçuşa başladığımız gündü.

    Ankara’dan kalktığım zaman hazırlıklar eksiksiz yapıldığı için durum normaldi, makinistim İrfan ile baş başa kalmıştık. Hava güzel, motorumuzda tatlı bir ahenk vardı. Yolumuz üzerinde rastlayacağımız halk topluluklarına dökeceğimiz, kurumun sevgi ve teşekkürlerini yazan kartlarla dolu çuvallar arasında yer bulamayan İrfan ayakta kalmış ve bana sokulmuştu. Bu kartları geçtiğimiz her şehir, kasaba, köy ve hatta tarlalarda çalışan halk topluluklarına sunuyor, kurum kartlarını heyecanla kapışan vatan yavrularının sevinçlerini seyretmeye doyum olmuyordu.

    Türk havacılığının bu ilk gösterisi vatandaşların ruhunda heyecan ve sevinç yaratıyordu. Çok alçak irtifadan uçarak en küçük toplulukları bile bu kartlardan mahrum etmeyerek uçuyorduk. Cemiyetimizin havacılık kalkınma davasında tek güveni bu kuvvetti. Kaç köy halkını ziyaret ettik bilmiyorum, tam bir buçuk saat sonra Konya üzerindeydik. Koca bir çuval kart, Konya üzerinde suni bir bulut halinde yapraklanarak sokaklara ve meydanlara yayılıyor, daha yer değmeden koşuşan halkımızın ellerinde kalıyordu. Şehir üzerinde epey dolaştık, Hazreti Mevlana’yı da havadan ziyaret ettikten sonra Konya hava meydanına indik. Konya’da büyük bir bayram havası vardı, halk akın, akın hava meydanına koşmuş, derin bir gıpta ile Ceyhan’ı seyre dalmışlardı. Vali, belediye başkanı, garnizon komutanı ve çeşitli kurumların temsilcileri ve bunlar arasında, ilk havacılarımızdan Mısır hava seyahati kahramanı tayyareci Salim hocamız da bizleri karşılamışlardı.

vecsm203c Konya’ya iniş hatırası fotoğrafı. Ansaldo ‘Ceyhan’ tayyaresi önünde Konya idarecileri, ortada bastonlu zat ise ilk uçuş öğretmenlerimden muhterem tayyareci Salim (İLKUÇAN) Bey

Ankara’ya dönüşte namıma gönderilen bu kartın arkasında şu satırlar vardı.

 

 “Ceyhan   tayyaresi Konya’da. 20 Haziran 1925 Cumartesi Türk Hava Kurumu’nun  vatanperverliği ve Türk milletinin bağrından doğan ilk tayyarenin Konya’ya varışları anısı. Türkiye baş tayyarecisi ve milletin göz bebeği olan Vecihi’miz ile makinist İrfan Bey’e.”

                                                                                                                Salim

    Konyalılar bizleri bırakmak istemiyorlar, ama bu günün programı Adana’ya inmek, orada ikmal yaparak Ceyhan’a uçmak ve orada da kalmayı gerektiriyordu.

    Bu mecburiyeti muhterem halkımıza anlattıktan sonra motorumuzu çalıştırdık ve meydandakileri selamlayarak uçuşa başladık.

    Rotamız Adana’ya uçuş yolunda rastladığımız halk kitlelerine propaganda araçlarını bol, bol döktüğümüz için yanımızdaki çuvallar hayli boşalmış, makinistim İrfan da oturabilmişti. Rotamızın Toros’lara kadar uzanan bu kesiti yüzlerce kilometre dümdüz kırçıl ova insanı adeta bunaltıyor. Hiç değişmeyen bu manzaranın çizgileri ve renkleri hep aynı, sanki havada duruyormuşuz gibi. Karaman, Ulukışla ve yolumuz civarındaki bütün toplulukları aynı duygu ile selamlıyor, kartlarımızı yayıyor, çok yakın uçuşlar yaparak Ceyhan’ımızı gösteriyorduk.

    Artık Toros’lara yaklaşıyorduk. O tarihte güzel vatanımızın bu kesimi henüz ilkel halini muhafaza ediyor ama tabiat güzellikleri, hele Pozantı’dan sonra Toros’ların zümrüt kümeleriyle örtülü yamaçları, yalçın kayaları, bunları yalayan zengin kaynaklardan fışkıran billur suların ışıldayan köpükleri ve ulu çamların güzel kokuları inanılmaz bir hayal gibi bizlere cennet hayatı hissi ve zevkini veriyordu.

    Tabiat ve iklim değişiyor, bu yalçın kayalar bölgesini 3.000 metre yükseklikten aşarken tatlı bir serinlik zevkini hissettiriyordu, daha ileride Gülek Boğazı yüzlerimizi okşayan ılık bir hava! Sanki vatanımızın cennetine ulaşıyorduk. Sonsuz ufuklara yayılan Akdeniz bu dekorun şahaneliğiydi. Şimdi yemyeşil ovanın üzerindeyiz ve derin bir sükunet içinde Adana’ya yaklaşıyoruz. Bu güzel altın yurtta, yakıcı güneş altında işini bırakıp uçağı görmek için meydana koşan Adana halkının heyecanını havadan seyrederken şehrin üzerinde dolaşıp Adanalıları yürekten selamlayarak meydana indik. Başta vali ve bütün üst kademe zevatın hazır bulunduğu bu halk topluluğu Ceyhan’ı alkışlıyor ve güzel kuşu severken biraz da üzülüyorlardı. Ve de haklıydılar. Adana bir il merkezi ve Türkiye’nin en zengin bölgesi, Ceyhan ise bu ilin bir kasabası olduğu halde havacılık davasında maratonu aşan, şeref madalyasını hak eden Ceyhan halkı olmuştu. Kurum hakkında ilgililerle konuşurken İrfan da tayyarenin yakıtını ikmal ve bakımını tamamlamış ve Halk Partisi bölge müfettişi Dr. Fazıl Berki’yi de olarak Ceyhan’a uçmuştuk.

 

IMG_1106sm

İmg1106-1107 CEYHAN TAYYARESİ SEMAMIZDA

ADANA 20 HAZİRAN 1925

    Dün Ceyhan’ın göklerimizi süslemesi, yüreklerimizi sevindirdi. Türk filolarının bu ilk müjdecisi bütün Türk Ulusuna neşe ve gurur verdi.

     Uçak Ankara’dan Adana’ya üç buçuk saatte geldi. Adanalılar uçağa çok büyük bir önem vermektedir. Uçağın seyahati hakkında Baş pilot Vecihi Bey açıklamalarda bulunmuştur. Doktor Fazıl Berki Bey uçağa binerek Ceyhan’a hareket etmişlerdir.

     Dün saat 13.30 sıralarında Türkiye Baş Pilotu Vecihi Bey’in yönetimindeki Ceyhan uçağı Adana üstünde gelerek,  bir süre dolaştıktan sonra hava alanına inmiştir. Vali Bey, Belediye Başkanı, Halk Partisi Müfettişi Fazıl Berki Bey efendilerle bir kalabalık uçağı karşılamış ve Vecihi Bey’in ellerini samimiyetle sıkmışlardır.

     Uçak çok güzel bir sisteme sahip olup, sağ kanadının altında “Ceyhan”, sol kanadının altında “Tayyare” kelimeleri pek iri harflerle yazılmıştı. Ceyhan uçağı ve seyahati hakkında Gazetemiz adına bilgi vermesini rica ettiğimiz Vecihi Bey geniş açıklamalarda bulundular. “Bu sabah Ankara’dan 07.30’da Ceyhan uçağı ile Makinistim İrfan Bey’le beraber Ceyhan’a doğru hareket ettik. Amacımız Hava Kurumu’nun değerli Adana ve özellikle Ceyhan halkına saygı ve teşekkürlerimizi, bağış yaparak aldıkları uçakla söylemek ve aynı zamanda diğer şehirlerden Konya Ereğli’si ve

Karaman’da Kurumun yine saygılarını küçük toplantılarla arz etmekti. Bu gün Vatanın hava savunma kuvvetine katılan sevgili Ceyhan uçağı 200 kilometre hızı olan ve 300 beygirlik Fiat motoru ile donatılmış İtalyan ordusunun keşif uçaklarındandır. Uçak büyük hareket yeteneğine ve iki makineli tüfek takılabilecek donanıma, telsiz ve telgraf cihazına sahip çok iyi bir keşif uçağı olup, bu uçağı  vatan ufkunda yükselten Ceyhan halkının yaptığı bağışlardır. Bu sabah erken saatlerde hava temiz ve çok açıktı. Sakin bir denizde yüzen küçük bir sandal gibi büyük Konya Ovasını geçtik. Hava sakin ve güzeldi. Bir saat 25 dakika sonra Konya’da uçak uzmanı Pilot Binbaşı Salim Bey tarafından gösterilen meydana indik. Meydanda eski hocamız Salim Bey, Vilayet ve Belediye adına değerli kişi ve Hava Ku-

1106 nın devamı IMG_1107sm FOTOKOPİ 7 ceyhan tayyaresi semamızda (adana)

rumu Başkanı ve üyelerden bazı kişiler hazır bulunuyorlardı. Burada küçük bir dinlenmeden sonra 10.15’de tekrar hareket ederek Adana doğru havalandık. Yine hava saf ve güzel, aynı zamanda sıcaklık normal hissedilmişti. Uçağımız Torosları geçmek için yükseliyor ve devamlı tırmanıyordu. Güzel Konya Ovası üzerinde beliren bu büyük tümsek veya tepeciklerin oluşturduğu manzaralar bizin için oyalanma aracıydı. Büyük ovayı geçtikten sonra 3.800 metrelik tepeleriyle, yalçın kayalarıyla gözlerimizin önünde beliren Toroslara ulaştık. Yüksek irtifaya ihtiyaç kalmamış ve 2.800 metre irtifa ile büyük ve sarp vadileri aşmıştık. Bu sarp Toros Dağlarından sonra görülen, güzel ve sevimli Adana’mızın beyaz pamuklara benzeyen bulut buketleriyle örtülmüş çok kıymetli ve ürün veren ovasıydı. Artık seyahatimizin büyük kısmı bitmiş ve son 40 kilometrelik mesafe kalmıştı. Bunu da Kahyaoğlu İstasyonu üzerinde bulutlardan sıyrılarak ve Adananın güzel beldesi üzerinde havacıların hal ve hareketlerini göstermek suretiyle tamamlarım. Bundan sonra her iş bitmiş, gideceğimiz meydana inmek kalmıştı.

     Hava alanının, Adana’nın yaklaşık olarak dört kilometre kuzey doğusunda, tarım yapılmayan, terk edilmiş bir arazide seçilmiş olması ve bu gün çok çalışan halkın faaliyetlerini anmayı hatırlatmaktan onur duyarım.  

Ceyhan uçağı ile küçük bir tur yaptıktan sonra meydana indim. Makinistim de dinlenmeye geçti. Burada daha samimi ve daha sevimli bir şekilde karşılandık. Bu arada değerli Adana’nın yardımsever halkı, başta Valisi olmak üzere küçüklü büyüklü karşılamaya gelmişlerdi. Değerli Adana halkı ile yüz yüze tebrik şerefine erişmem benim için en büyük mutluluktur.

 DSC01420asm    fotokopi 22      

FOTOKOPİ  22   BAŞLANGICI

CEYHAN TAYYARESİ ADANA SEMASINDA

    CEYHAN’IN YARDIM ANITI ADANA ÜZERİNDE KÜÇÜK BİR GÖSTERİDEN SONRA DÜN ALKIŞLARLA CEYHAN’A HAREKET ETTİ.

    Ceyhan uçağını baş pilot ünvanını alan Vecihi Bey getirdiler. Uçak İtalyan Ordusunun kullandığı son sistem bir keşif uçağıdır. Ceyhan Ankara’dan iki saat 35 dakikada gelmiştir.

    Dün saat tam 12.00’da Adana göklerinde Hava Kurumu’nun ilk uçağı olan Ceyhan göründü. Başlar bir anda gökyüzüne çevrildi. Herkes Ceyhan’ın yardımı olan bu güzel uçağı özenerek ve takdirle seyrediyordu. Yukarıda uçağın sesi, aşağıdan aralıksız devam eden alkışlar ve yaşa sesleri birbirine karışıyor, göğüsler gururla kabarıyordu. Uçak şehrin üzerinde birkaç tur yaptıktan sonra, şehrin kuzey doğusundaki önceden bildirilen koşu alanına başarıyla indi. Uçakta, Ankara’daki son uçuşundan sonra Hava Kurumu tarafından baş pilotluk ünvanı verilen ve Türk havacılığının her zaman yüzünü ağartan Vecihi Bey ve makinist İrfan Efendi vardı. Uçağın dün geleceğinden kimsenin haberi olmadığı için meydanda büyük bir kalabalık yoktu. Uçağı karşılayanlar arasında Vali Hilmi Beyefendi, Belediye Başkanı Münif ve Halk Partisi denetleyicisi Fazıl Berki, Kimyager Mustafa Rifat, Gülekli Tevfik ve Kadri Bey zade Tevfik Beylerle, Savanlı Halil Ağa, Manisalı Ali Bey ve diğer kişiler bulunmaktaydı.

    Ceyhan uçağı dün Ankara’dan saat tam yedi buçukta hareket ederek, Konya’da bir saat kaldıktan sonra 12.05’de yani iki buçuk saatlik bir uçuş ve bir saatlik dinlenmeden sonra şehrimize gelmiştir. Ceyhan uçağı, Hava Kurumu Başkanı Cevad Abbas Beyden, Fazıl Berki Beye bir teşekkür mektubu ile bir de fotoğraf getirmiştir. Bu tarihi anıları buraya aynen kaydediyoruz. Fazıl Berki Beyefendi, Adana’mızın kibar ve yardımsever çevresi içinde yükselen ilk teşvik ve vatan severlik karşısında kesilmeden  çoğalan bağışlar, kıymetli Adana’mızın vatansever halkını  teşekkür ve minnet  ile anmamıza neden olmuş ve bu sebeple birkaç gün önce Kurum adına teşekkür etmek üzere Başkan Vekili Muhittin Nami Beyefendi gönderilmiştir. Nami Bey konuşmasında “bu gün henüz yardım yarışmasında öncülük onurunu koruyan değerli halkımıza ve bunları teşvik ve yol göstermede büyük özverilerde bulunan şahsınıza bu kez de hava yoluyla sonsuz teşekkürlerimi arz eder ve her zaman başarılı olma dileklerimi, saygı ve sevgilerimi eklemek isterim” dedi.

IMG_1139sm fotokopi 10a "birkaç devir yaptıktan sonra sahaya indim. Adanada ne kadar kalacaksınız. "

İmg1139-1140 ADANAYA İNİŞİN DEVAMI

20 HAZİRAN 1925. Birkaç tur yaptıktan sonra alana indim. Adana’da ne kadar kalacaksınız. Bu gün Fazıl Berki Beyefendi ile birlikte saat dörtten sonra Ceyhan’a gideceğiz. Değerli Ceyhanlılara ilk büyük yardım anıtı ve vatanseverliklerini göstererek, Hava Kurumu’nun teşekkürlerinin bildirilmesi, geceyi Ceyhan’da geçirdikten sonra sabahleyin Adana’ya dönecek, ikindi üzeri bir uçuş yaparak Yörekır, Hızırlı, Yörük, Mersin ve Tarsus üzerinde dolaşarak Ceyhan’ın eserini göstereceğim. Ertesi gün sabah Adana’dan hareket ederek Ankara’ya gideceğim. Ceyhan uçağının özellikleri nedir? Ceyhan uçağı İtalyan ordusunun bu gün keşif uçağı olarak kullandığı ALSANDO A 300 tipinde bir uçaktır. Uçak saatte en fazla 200 kilometre hıza sahip ve ekonomik hızda 755 kilometre menzile ulaşmaktadır. Uçağın dayanıklılık oranı sekiz buçuk misli olduğu ve aynı zamanda büyük manevra yeteneğine sahip olması nedeniyle de her türlü savaş hareketi ve hava oyunlarında da dayanıklılığı olan sağlam bir uçaktır.

 

1139 nin devamı IMG_1140sm

Pilotlarınızın durumları hakkında bizi aydınlatır mısınız? Büyük bir memnuniyetle Türk havacılığının ulusun övgülerini aldığını ve büyük bir gelişme gösterdiğini söyleyebilirim. Bu gün görülüyor ki herkes havacılığa karşı büyük bir hayranlık duymaktadır. Ülkenin her tarafından halk, kurulan bu kuruluşlara büyük özverilerde bulunuyorlar. Bu kurumların başında bulunan değerli yöneticileri, ülkenin hava savunmasını yeteri kadar temin etmiş ve gelecekte Türk Havacılığını yükseltmeye azmetmişlerdir.  

 İşte bu özelliği ile ülkede kurulan sivil havacılık, batı ülkelerinde olduğu gibi büyük adımlarla gelişmeye doğru yürümektedir. Bunun ilk meyvesi de Ceyhan uçağı ile ilk kez Adana’ya yaptığım seyahattir. Vecihi Bey’den ayrılırken bu alçak gönüllü pilotumuzdur. Havacılık ne kadar güzel değil mi? Sabah kahvemi Ankara’da içtim, kahvaltıyı Konya’da yaptım ve öğle yemeğinde de güzel Adana’dayım. Akşam da Ceyhan’ın ziyafetinde bulunacağım.

    Uçakların savaştan başka yararları için bundan daha iyi örnek olur mu? Muhabirimiz bir taraftan yemek yiyen, diğer taraftan uçağının malzemesini sağlamakla uğraşan Vecihi Bey’e verdikleri açıklamalardan dolayı teşekkür ederek ayrılmıştır.

 

 

vec020asm Ansaldo A-300  “Ceyhan” ve Ceyhanlılar 20 HAZİRAN 1925

    Kuzeyden güneye yılankavi kıvrımlarla uzanan Ceyhan Nehrinin sol sahiline yaslanmış küçük bir kasaba, etrafını keşif insan topluluğu çevirmiş küçük bir meydan. Bu durumu görünce derin, derin düşündüm. Yeşilliklere gömülmüş bu kasabanın ne büyük duygulu cömert bir halkı varmış. Dimağım bir an için durur gibi olmuştu. Düşünüyorum 10.000 Türk Lirası büyük bir servetti o zaman. 1925 yılında liranın değil, kuruşun değeri vardı. Çünkü o tarihte bir Türk altını 5-6 Türk Lirasından ibaretti. Hamiyet yarışını kazanan Ceyhanlılar yurtseverlik ve feragat adına bende büyük bir hayranlık yaratmışlardı. Bu duygu ile gözlerim yaşararak şehir ve halkını ayrı, ayrı selamladıktan sonra inişe geçtim. Küçük meydan gönlümün duyguları kadar genişledi ve Ceyhan’ın yurduna inişine yetmişti bile.

 

ceyhan tayyaresi ceyhan semalarında 25in7 devamı.

CEYHAN TAYYARESİ CEYHAN SEMALARINDA 21 HAZİRAN 1925

    Ceyhanlılar Vecihi Bey’e ve arkadaşlarına birer altın saat verdiler. Vecihi Bey heyecanlı birkaç bayanla bazı kişileri Ceyhan semasında gezdirdi. Ceyhan’ın eserinin karşısında heyecan içinde İstanbul Milletvekili Ali Rıza Bey “Türkiye halkı yaşamak hakkını kazanmıştır. Her fedakarlığı yapmaya hazırdır” diyor.

    Ceyhan’da 21 Haziran tarihinde yazı işleri müdürümüzden Halk Partisi saymanı Çakaldereli Hasan Ağa dün akşam havacılar onuruna çok güzel bir ziyafet verdi. Ziyafete, İstanbul Milletvekili Ali Rıza, Halk Partisi Müfettişi Fazıl Berki Bey’lerle Askeri ve Mülki üst düzey görevliler ve halkın ileri gelenleri katıldı. Ziyafet çok samimi idi. Vecihi Bey havacılık anılarından ve uçakların büyük başarılarından bahsettiler.

    Bu sabah hava meydanında, uçuş denemeleri yapıldı. Önce Vecihi Bey uçak ile taklalar attı. Vecihi Bey’in bu başarılı oyunları halkın alkış ve beğenisi ile karşılandı. Herkes büyük bir ilgi ile kurumunun eseri olan uçaktaki başarısını alkışlıyordu. Çakaldereli Hasan Ağanın oğlu Hüseyin Ağa, Hava Kurumu Başkanı Müftü Hilmi, Muhammed Nuri Efendilerle, Belediye Başkanı İbrahim Bey ve Naim Bey’in eşleri uçak ile şehrin üzerinde dolaştılar.

    İstanbul Milletvekili Ali Rıza Bey Hava Meydanı’nda sevinçli bakışlarla Ceyhan’ın bu yardım anıtını izliyordu. Adı geçene gelişmeleri sordum. Cevap olarak: “Ceyhan uçağı gelir gelmez hemen gördüm. Bunu Hava Kurumu için başarı kabul ederim. Bu kurumun kurucuları arasında bulunmam nedeniyle, benim için de bir şereftir. Türkiye halkı hür yaşamak hakkını benimsemiştir. Hayat hakkının her türlü gereğini elde etmek için bu gibi özverilerde bulunulmayı zorunlu görmektedir” demiştir

HAVA KURUMU’NUN BİLDİRİSİNDEN BAZI CÜMLELER

     Hava Kurumu göklerin egemenliğini sağlayacaktır. Uçaklar, vatanımızın havadaki bekçileridir. Göklerine egemen olan uluslar kurtuluşuna da egemendir. Hava Kurumu’na yardım, vatanımızı tehlikelerden kurtaracaktır.

    Çok kısa bir zamanda vatanımızın ufuklarında uçaklarımızın büyük ölçüde uçuşlarını mutlaka göreceksiniz ve bu sayede geleceğin güvenli durumunun kazanılmasını sağlamış olacağız. Tevfik Coşkun Bey uçağın havadaki çeşitli durumlarını fotoğrafla tespit etti.

    Ceyhanlılar pilot Vecihi ve arkadaşı İrfan Beylere birer altın saat hediye ettiler. Uçak bu akşam Adana’ya gelecek ve yarın Toros ve Mersin’e gidecektir. Salı günü Ankara’ya dönecektir. Halk sevimli dakikalar yaşıyor.

    Havacılarımız geçtikleri yerlere Kurumun bazı kağıtlarını dağıtmaktadırlar. Bunlarda şu cümleler vardır.

1.        Hava Kurumu göklerin egemenliğini sağlayacaktır. Yardım edelim.

2.        Uçaksız ordu köre benzer, atılır fakat zavallı göremez.

3.        Uçaklar ülkemiz göklerinin bekçileridir. Onları göz nuru bilelim.

4.        Hava Kurumu büyük görevini benimsemiş, ulusun yardımını bekliyor.

5.        Göklerine egemen olan uluslar, kurtuluşunda da egemendir. Koşalım göklerimizi kurtaralım.

6.        Hava Kurumu’na yardım vatanımızı tehlikeden kurtaracaktır.      

 

 

DSC01409sm

ve 20a tercüme ceyhan tayyaresi ceyhanda

 

CEYHAN TAYYARESİ CEYHAN SEMALARINDA

     Güzel, yeşil bir meydan, bütün bunları şefkatli göğsüne sarmış sayılamayacak kadar çok sevimli bayraklarımız ne sevimli ve duygulu manzara arz ediyordu. Uçağımızdan henüz inmemiştik. Halk bütün istek ve duygusallık dolu bir heyecan ile sevimli yurtlarının ismini taşıyan uçağın etrafını sardılar ve hazırladıkları iki güzel kurbanı uçağın motoru altında kestiler. Halk heyecanlı idi. Herkesin ayrı, ayrı sohbetleri, teşekkürlerine bizlerin hürmet ve teşekkürlerimizi çok tatlı fakat göz yaşları ile karşılık vermemiz heyecanlı anlar yaşatıyordu.

     Önce Belediye Başkanı, çok heyecanlı ve coşkulu nutuklarında, başta büyük Gazimize ve bütün devlet büyüklerine ve sonra Hava Kurumu’nun faaliyetlerine, bu faaliyetlerde emeği geçenlere, Başkanına ve büyüklerine halkın duygusallığının tercümanı olarak teşekkürlerini söylediler. Bundan sonra, Ceyhan Müftüsü ve Ceyhan Hava Kurumu Başkanı değerli Hacı Halil Efendi tarafından çok güzel bir nutuk verildi. Bu konuşmada da büyük ve çok kıymetli cümlelerle teşekkür edildi ve Cumhuriyet yönetiminin eski yönetimle karşılaştırılması yapıldı. Bundan sonra Okul Müdürü İrfan Bey  de çok hararetli ve heyecanlı cümlelerle takdir ve teşekkürlerini söylemiş ve bunu  pek değerli Fazıl Berki Bey Efendinin çok etkili ve çok coşkulu konuşmaları izlemiştir.

     Fazıl Berki Bey geliyordu. Makinistim ile beraber havalandık. Bir çok hava hareketleri yaparak yine coşkulu halkın yanına geldik. Bundan sonra bütün halkta uçmak için bir heves ve istek vardı. Ancak, herkesi uçurmak mümkün olmadığından, aralarından seçilen bir bayanla bir, iki bey uçurulmuş ve yine öğleden sonra tekrar bir iki bayan ve bey uçurulmuştur. Halkın tekrar hava hareketlerini görmek konusunda gösterdiği istek üzerine orada bulunanların içinden bir beyefendi ile tekrar bir hareket uçuşu yapıldı. Bundan sonra çok samimi bir veda ve teşekkürlerimize, Belediye Başkanının halkın adına teşekkür konuşması ve makiniste hediye ettikleri altın saat sözü işitildi ve görüldü.  Daha sonra Fazıl Bey Efendinin tekrar saygı ve teşekkürlerini söylemesine ben de birkaç kelimeden oluşan samimi ve duygusal selam ve teşekkürlerimi kapsayan küçük bir anlatımla ile cevap verdim. Sevimli halkın samimi alkışları arasında uçağımız yine Fazıl Berki Bey Efendi de beraber yedi buçuk sıralarında hareket etti. Küçük Ceyhan, sevimli Ceyhan’a ve halkına son teşekkürlerini ve ayrılığını anlatan bir uçuştan sonra Adana’ya yöneldi.

     Uçak bu gün sabah sekizle dokuz arasında tekrar Adana’da gösteri yapacak ve bazı kişileri uçurduktan sonra Tarsus yönüne hareket edecektir. 21 HAZİRAN 1925

    Çok samimi bir kabul ve güzel yurdumuz kadar sıcak bir kucak bulmuştuk. Dört buçuk saat süren uçuştan sonra bu insanlar arasında kendimi hiç uçmamış gibi hissediyordum. Tanıştık, görüştük ve kahvelerimizi içtikten sonra yeniden uçuşa başlamak istedim. Çünkü görüyor ve işitiyordum ki, çocuk, kadın, erkek herkes kendi eserini elleriyle okşuyor, dudakları ile öpüyor ve derin bir zevkle dinlediği uçuş hikayelerinden sonra uçmak arzularını, uçuşa alışmış kimseler gibi çekinmeden ortaya koyuyorlardı. Bu uçuşlar bana tatlı bir uğraşı olmuştu. Her defasında iki, üç vatandaşla havalanıyor, kasaba üzerinde birkaç tur yaparak iniyorduk. Hava kararıncaya kadar süren bu uçuşlardan hiçbir yorgunluk duymamıştım. Uçuşları durdurdum ve sevgili Ceyhanlıların sevilen konukları olmuştuk. Yemekte ve dinlenmede büyük kalabalık arasında toplantımızın tek konusu havacılık ve uçuş hikayeleri olmuştu.

    Ertesi gün daha sabahtan halk meydanı doldurmuştu, halk arasında yeni bir bağış yarışması başlamıştı. Bu coşkuya ben de katıldım, uçmak isteyen bir çok vatandaşa uçuş zevkini tattırmak ve kurumumuzun şükranlarını yürekten duyurmak azmi ile uçuşlara başladım. Bir çok uçuştan sonra güzel bir gösteri uçuşu yapıp Ceyhanlıları selamlayarak yine üç arkadaş tayyareye atladık ve Adana’ya döndük.

vec129csm  Ceyhan uçağı Adana’da 20-21 HAZİRAN 1925

    Adana:

    Bu güzel yurt parçasındayız.. Hava meydanı dünden çok daha kalabalık. Hükümet, ordu ve her zümrenin şefleri kaynaşan topluluğun safını tutmuşlar, Ceyhan’ı selamlıyorlardı. Cazip figürleri andıran hareketlerle havada çizdiğim helezonlardan sonra yere indim. Tayyareden atladığım zaman büyük coşkuyla etrafımızı saran Adanalılar “Uçmak, uçmak istiyoruz” diye bağırıyorlardı. Buradaki heyecan da en az Ceyhan halkının coşkusu kadar candan ve içten idi. Evet dün bu isteklerini yerine getirememiştim, bu hak önce Ceyhanlılarındı. Şimdi bu vatandaşlarımızın arzularını yerine getirmek gerekiyordu.

    Derhal makinistim İrfan’a işaret ederek motoru çalıştırmasını söyledim. Uçak hazır, halk binmek için birbiriyle yarışıyor, bu heyecanı sakinleştirmeye imkan yok. Uçtuk, uçtuk, uçtuk. Öyle bir yoğunluk ki, isteklerin ardı arkası gelmiyordu.

    Bu şahlanışı en güzel dile getiren değerli yazarımız Akagündüz’ün Cumhuriyet Gazetesi’nde yayınlanan yazısının burada tekrarını uygun buluyorum. Büyük Türk yazarı Akagündüz, Türk duygusu, Türk kudreti ve Türk varlığı adıyla süslediği bu değerli yazısında:

    Geçen günkü hikaye

    “Bu olay geçen gün olmuştur. Türkiye Baş tayyarecimiz Vecihi Bey Ceyhan tayyaresi ile Adana’ya uğradığını anlatırken not etmiştim.

    Türk’ü tanımamanın, ahret gününden sonraya kadar bile affedilmez bir günah olduğunu, Türk’ün (Eğer bir kabahat ise bu) dostunu geç tanıdığını ve düşmanını affetmesinin mertliğinin eseri olduğunu, bu dostunun da tek sözle ifadesi mümkün ve yalnız uçak olduğunu yazıyor. Türk denizcilik kudretine temas ederken merhum denizci Saffet Bey’in dilinden naklen Türk denizcilerinin geçmişte Filipin’e yardıma gidecek kadar varlıklar yaratmış hatıralarını anıyor ve acaba bu dostu ile anlaşabilecek mi sorusunu yine kendi karşılıyor.

    -Evet şüphesiz başaracaktır. Cumhuriyet Türkiye’si sazla, sözle maksadını savunmaz. Cumhuriyet çocukları iş ve madde bilirler. Sivas, Sakarya, Dumlupınar, Lozan ve nihayet Ceyhan uçağı gibi............-

    Şimdi de bu soruyu daha kuvvetle karşılamak için Türkiye kaptanı mütevazı bir Türk kaptanı olan Vecihi anlatıyordu:

    Adana’ya indim. Çehremin, uçağımın topladığı buseler yedi tarihin şan ve şerefine kafi gelir. Çok uçtuğum için biraz yorgundum. Üç bin metre yükseklikte ve fırtınalar ortasında, mitralyöz mermileri ve topçu roketleri arasında bu kadar değil zerresi kadar bile heyecan duymamıştım. Erkeklerin naraları, kadınların sesleri, delikanlıların ve kızların uçuş müsabakaları beni hislerimi kökünden sarstı. Artık son bir veda uçuşu, akrobatik gösteri uçuşu yapıp inecektim ve bu son cambazlık uçuşu olacağını da herkes biliyordu.

    İhtiyar bir köylü yanıma sokuldu ve mahzun bir sesle “Evlat ben bir fakirim acaba ben de uçabilir miyim?” Bu soruya karşı sarsıldım... Fakir mi? Kim fakir baba? Türk mü? Acaba Türk’ten gani kim var? Onun aktıkça köpüren damarlarını şişiren çok fazla kanı var. Onun verdikçe yetiştiren, yetiştirdikçe daneler saçan tarlası var. Onun metaneti, sabrı, yaratıcı çalışması, ölmeyen cesareti var. Onun her şeyden üstün bir benliği var, buna zenginlik demeyeceğiz de, ne diyeceğiz? Bir avuç madenle, bir tutam kağıda mı? Hayır baba sen fakir değilsin, bu eser senin malındır. “Huzur içinde uçabilirsin, buyur aslanım.”

    Mahzun çehresinde kibar bir sevinç parladı, gülerek uçağa bindi, havalandık, yükseldik. Önce hafif hareketlerle halini araştırdım. Bu alçak gönüllü yolcum istediğim kadar soğukkanlı ve neşeli. Ben baktıkça o da gülüyordu. Huzur içinde daha yüksek hareketlere başladım. Dönüyor, yuvarlanıyor, lupingler savuruyorduk. Bilmem kaç luping sonra, toprak yerini semaya verdiği bir anda, yani ters uçuyorduk, döndüm tekrar baktım.

    Ne görsem beğenirsiniz üstat, hayır asla tahmin edilemez. Ben diyeyim! Tabakasını çıkarmış, sigara saracağım diye uğraşıyor, koca Türk.”

                                                                                                  Akagündüz

IMG_1110sm FOTOKOPİ 6A

İmg 1110-1111 HİKAYE

GEÇEN GÜNKÜ GERÇEK HİKAYE

BU KEZ GEÇEN GÜN OLMUŞTUR. TÜRKİYE’NİN BAŞ PİLOTU VECİHİ BEY,

CEYHAN UÇAĞI İLE ADANA’YA UĞRADIĞINI ANLATIRKEN NOT ETTİM.

     Türk’ü tanımayan düşmanları, yanlış ve eğri büğrü tanıyan dostlara teşekkür ederim. Adem Hazretlerinden başlayan Türk tarihinin içine gömülüp, o nefesi aldıktan, o çağlayanlardan tas, tas içtikten, o hayatı yaşadıktan ve Türk’ün Mehmet’i ve Kezbanı ile konuştuktan sonra onu bilmemek....... İşte ahiret gününden sonraya kadar bile af edilemeyecek günah.....  Ne yazık ki, dost bile olsa.

     Türk’ün belki, hiç beklemem ya bir kabahatçığı bulunabilir. Eğer bu mutlaka bir kabahat ise o da düşmanı çabuk affetmek değil, dostunu geç tanımaktır denilebilir. Türk düşmanını çabuk affedebilir, bu bir mertlik eseridir. Madem ki, her düşmanını her zaman, her yerde istediği zaman yok etmek kudretine sahiptir. Yeter ki dostunu çabuk bilsin.

     Bugün Türk’ün bir tek dostu yoktur. Bunu daha açıklıkla söyleyebilmek için şöyle diyeyim: Bu gün Türk’ün tüm dünyada bir tek dostu, gerçek dostu vardır. Uçak.

 

1110 nun devamı IMG_1111sm FOTOKOPİ 6A DEVAMI vecihi bey ceyhan tayyaresi ile adanada

        Türk, uçağın dostluğuna inandıkça, geleceğinin tarihinde hiçbir düşman ismi söz konusu olamaz. Bize çok defa: Geçmişe bakmayınız dediler. Siz denizci olamazsınız. Halbuki, Türk geçmişte Filibine yardıma gittiği gibi dün demir hisarı ve alemdarı ile hem dev gibi, hem ufak düşmanlarını ezmişti. Merak etmesinler, küçük kuvvetli donanmamızla yarın da ezeceğiz. Önünüzde daha çok böyle seneler gelip geçecektir.Türk uygarlığa, modernliğe henüz yetenekli değildir derlerdi. Halbuki Türk bir tahtta 700 yıl başımıza ekşimiş berbat bir saltanatı yıktı ve bir tekmede saltanatın Arapça tanımlama değeri olan hilafeti söküp attı. Hem nasıl pantolon paçasından çirkef lekesi çıkarmak için çekilen zahmet kadar bir zahmet ve güçlüğe uğramadan. Aynı Türk uygar ve çağdaş devrimi anlamamış ve uygulamamış olsaydı Vahdettin’in Şeyh Sait’i ve Seyit Abdülkadir’in entrikaları bir ay 8 gün içinde param parça olur muydu.

O Türk bu gün devrimlerden başarılı çıkan evladının namlusuna çiçek takıyor, yarın inşallah o süngüleri, içi hurafe ve irtica dolu kelimelerle süsleyeceğiz. Türk, bilemeyiz ki havacılığı becerebilir mi?

 

  

Türk dostuna dosttur, dost için bütün özverililiği yapar. Madem ki bu gün Türk’ün dostu uçaktır, elbette havacılığı en geniş en hayret edilecek ölçüde becerecektir. Cumhuriyet Türkiye’si sözle ve sazla savunmasını yapamaz. Cumhuriyet Türkiye’si  ve Türkiye’nin Cumhuriyet çocukları, iş ve madde bilirler. Sivas, Sakarya, Dumlupınar, Lozan, sonunda Ceyhan uçağı gibi....... İşte yukarıdaki soruya da bu düzende bir cevap vermek için alçak gönüllü Türk pilotu Vecihi anlatıyordu. “Adana’ya indim. Yüzümün ve uçağın topladığı öpücükler tarihin şan ve şerefine yeterli gelir. Çok uçtuğum için biraz yorgundum. 3.000 metre yüksekte ve fırtınaların ortasında, mitralyözlerin arasında zerre kadar heyecan duymamıştım. Erkeklerin gayreti, kadınların sesleri, delikanlıların, genç kızların uçuş yarışmaları benim duygularımı kökünden sarstı...... Artık bir uçuş yapıp inecektim. Herkes biliyordu ki, bu uçuşta bir birini takip eden üç takla atacaktım. Birisi yanıma sokuldu. Çekingen bir sesle sordu. Ben fakirim, binebilir miyim? Sarsıldım bu soruya karşı.... Fakir mi, kim fakir. Türk mü acaba? Türk’ten çok kim var, onun aktıkça köpüren, köpürdükçe damarlarını şişiren çok miktarda bir kanı var. Onun verdikçe yeşeren, yeşerdikçe tane

veren bir tarlası var. Onun dayanıklılığı, sabrı, kuvveti ve cesareti var. Onun her şeyden üstün bir benliği var. Buna zenginlik demeyeceğiz de ne diyeceğiz. Bir avuç madenle bir tutam kağıda mı? Pek ala. İkisi de gökten yağmaz. Bu karakterden, bu yetenekten meydana gelir.

     Hayır arkadaşlar, senin de kayıtsız şartsız bir hakkın var. Hem zerresine kadar diğerleriyle eşit bir hakkın..... Bin bakayım. Çekingen çehresinde kibar ve ciddi bir memnuniyet parladı. Bindi, kalktık, havalandık. Uçtuk, dolaştık, yükseldik. Artık üç takla, bir biri arkasına üç tehlikeli oyunla inecektik. Birinci taklayı attık. Arkama bakamadım. Fakat çok merak ediyordum. Hayatında belki ayakları bir karış yerden kesilmeyen bu hemşehri ne yapıyor diye. İkinci taklayı da attım. Hareketler hızlı olduğu için yine bakamadım. Meraktan çatlayacaktım. Üçüncü taklayı tam atarken baktım.... Ne gördüm bilir misiniz? Hayır tahmin edemezsiniz. Hele düşününüz..... Söyleyeyim. Koca Türk sigara saracağım diye uğraşıyor.”

                                                                                                                                                                                 AKA GÜNDÜZ

 

DSC01408sm fotokopi  21 tercüme ceyhan tayyaresi ceyhanda

 

CEYHAN TAYYARESİ TEKRAR SEMAMIZDA

ADANA 21 HAZİRAN 1925

    Vecihi Bey, gazetemize seyahati ile ilgili aşağıdaki bilgileri vermiştir.

     Adana’dan sonra Fazıl Berki Bey Efendi ile birlikte Ceyhan’a doğru hareket etmiş, yemyeşil pamuk ovasından uçmaya başlamıştık. 10 dakika sonra kıvrımlarla akan Ceyhan Nehri görünmüş ve bundan sonra izleri yükseklere taşıyan güzel Ceyhan’ın gerçek sahibi görülmüştü. Adana’dan hareketimizden 25 dakika sonra Ceyhan’a vardık. Bu sevimli kasabanın manzarası da özellikle havadan pek güzel ve dikkat çekicidir. Burası da Adana çevresinde gördüğüm gibi her tarafı heyecanlı ve zengindir. Ceyhan, Ceyhan’ının üzerinden saygıyla geçtikten sonra gösterilen meydana indi.

     Yanımızda posta paketlerini ve selam ve teşekkürlerimizi getiriyorduk. Uçak yerde durdu. Hemen, şehrin bütün kadın ve erkekleri, çocuklar, kız ve erkek öğrenciler Ceyhan’ın taşıdığı kırmızı aya nispet olacak, bayraklarla karşılamaya gelmişlerdi. Bir tarafta güzel Ceyhan halkı ve bir tarafta güzel Ceyhan torunu. Havada ve meydanda kahraman halkın yardım eseri olan uçağını sevinç göz yaşlarına neden olan önemli konuşmalarında halka Ramazan Bayramında parasını verdiğiniz güzel Ceyhan uçağının Kurban Bayramı gelmeden şerefli gelişiyle bu gün kurban kesmiş bulunuyorsunuz. İşte ey değerli halk, yardım eserinizi düşününüz ki, büyük bir şerefi kazanmış bulunuyorsunuz. Bu gün Türkiye’de iki Ceyhan var. Biri güzel ve sevimli kasabamız, diğeri size Ankara’dan Hava Kurumumuzun teşekkürlerini getiren ve bütün Türkiye halkının saygı ve sevgisini kazanan eseriniz. Bu güzel Ceyhan uçağı için özverili davranışlarınızı, kahramanlıklarınızı, sonunda bu eserinizi ve bundan sonra doğacak eserlerinizi saygıyla takdir ediyor ve sizleri bütün kalbimle kutluyorum. Konuşma burada bitmiş ve halk eserini incelerken biz de güzel çay ve meyve ikram edilmişti. Daha sonra Halk Partisi saymanı değerli Hasan Ağanın güzel evine geldik. Burada da bir şeyler hazırlanmıştı. Akşam yemeğimiz bu ikram olmuştu.

     Geceyi aynı güzel bir yatakta geçirdik. Sabah erken, Ceyhan’ın Ceyhan’a ve halkına yeteneklerini göstermek lazım.

**********

    Ceyhan uçağı ile Adana Milletvekillerinden Safa Zamir ve Kemal Beylere Cevat Abbas Beyden şu mektuplar gelmiştir.

Aziz Ceyhanlıların uçağı ile size selam  saygılarımı göndermekten mutluluk ve gurur duyar, gözlerinizden öperim. Uçak meydana indikten sonra bir çok kişi görmeye gitmiştir. Vecihi Bey uçaktan indikten sonra doğruca Hava Kurumu’na gitmiş ve orada bir süre dinlendikten sonra Türkiye Oteli’nde Hava Kurumu tarafından hazırlanan sofrada bir çok kişinin katılımıyla yemek yemişlerdir. Dün yazarlarımızdan birisi değerli baş pilotumuz Vecihi Bey ile seyahatları hakkında aşağıdaki görüşmeyi yapmıştır.

       Ankara’dan ne zaman hareket ettiniz?   

    “Ankara’dan bu sabah saat yedi buçukta hareket ettik. Bir saat yirmi beş dakikalık bir uçuştan sonra Konya’ya geldim. Orada kahvaltı yaptık. Saat 10.15’te Konya’dan hareket ederek saat tam 12.00’da, iki saat otuz beş dakikalık bir uçuştan sonra Ankara’dan Adana’ya geldim.”

     Seyahatiniz nasıl geçti?

    “Seyahatim çok iyi geçti. Hava iyi idi. Fakat Toroslara gelince hava değişti. Fırtına başladı. Biraz da soğuk vardı. Toroslardan sonra hava tamamen kapalı idi. Ovalar da denize kadar sonsuz bir bulut tabakası altında idi. Kahyaoğlu İstasyonu üzerinde bulutlardan aşağı indim. Bu inişten sonra güzel Adana’nın kıymetli sıcağı bizi karşıladı ve bu sıcaklık uçağın üzerinde etkisini gösterdi. Uçak sallanmaya başladı.”

 

IMG_1137sm tayyare ianesi yörük köyü 10000 lira fotokopi  tercüme10

 

 

İmg1137-1138 TAYYARE YARDIMI

     Son toplam 252.520 TL. Cuma günü Hava Kurumu üyeleriyle Halk Partisi müfettişi Fazıl Berki Bey Yörük Köyünü ziyaret etmişlerdir. Yörük, civardan gelen halkla dolmuş ve uçak hakkında hesaplamalar yapılmıştır. Birkaç saat içinde 10.000 lira vererek kendi adına bir uçak almaya karar vermiştir.

UÇAĞI KARŞILAMA

    Bu gün alafranga saat 12.00’da Ceyhan’dan dönecek olan Ceyhan uçağı koşu sahasındaki hava alanında Hava Kurumu ve Adanalılar tarafından büyük bir törenle karşılayacaktır. 21 HAZİRAN 1925

 

DSC01420bsm                DSC01421bsm

ceyhan tayyaresi tekrar şehrimizde 22 haziran 1925 tercüme fotokopi 22

22 HAZİRAN 1925

 

CEYHAN UÇAĞI TEKRAR ŞEHRİMİZDE

     Baş pilot Vecihi Bey dünkü uçuşu ile büyük bir yetenek göstermiş ve Adana’da ölmez bir anı bırakmışlardır. Uçaktan atılan ve gökten gelen bir emir gibi öz anlatımları içeren konfetiler bu günün canlı ve görünen bir anısıdır.

     Dün uçağın Ceyhan’dan döneceği haberini alan halk davullar, zurnalar ve bando ile hava meydanına koşmaya başlayarak yoğun bir kalabalık oluşturdular. Akşam sekize doğru, kulakları okşayan güzel bir gürültü bütün gözleri gökyüzüne çevirdi. Sevimli Ceyhan görünür görünmez, içten gelen bir alkış tufanı şehri çınlatmaya başladı. Uçak şehrimiz üzerinde birkaç gösteri yaptı. Takla attı. Çok yukarıya çıktı, hemen ardından çatıların hizasına kadar ters döndü. Sütun gibi tırmandı,  motoru durdurdu ve dik olarak indi. Özet olarak uçuşta çok zor hareketler yaptı. Uçağın bütün hareketleri şiddetle alkışlanıyordu. Caddeleri, çatıları, balkonları dolduran çok büyük kalabalığın maşallahları ve  övgüleri ile izleniyordu. Bu sırada devamlı olarak renkli kağıtlar konfeti halinde atılıyordu. Atılan kağıtlardan birkaç tanesini elde ettik. Bunlara çok yüce ve güzel öz anlatımlar yazılmıştı.

 1.        Uçağı olmayan ordu köre benzer. İleri atılır, fakat görmez.

2.        Hava Kurumu’nun amacı havacılığımızı yükseltmektir. Yardım edelim.

3.        Hava Kurumu ülkenin savunmasını sağlar, yardıma koşunuz.

4.        Hava Kurumu büyük görevini biliyor ve ulusun yardımını bekliyor.      

     Bu öz anlatımlar gerçekten duygusal bir kutsallığı içermektedir. Uçak meydancığa indi. Bandonun ve halkın yaşa sesleri etrafı sarmıştı. Havacılarımız onuruna akşam çok güzel bir ziyafet verildi.

 

FOTOKOPİ  22 SONU

     Adana’da yaptığım bu reklam uçuşları sonunda uçağı saran halkımıza millî havacılığın önemini ve vatan savunmasında uçakların hizmetlerinin önemini anlatarak sözü kurumumuz adına konuşacak olan Dr. Fazıl Berki’ye bıraktım. Bu büyük, duygulu Türk evladı havacılık davasının hayati önemini, Büyük Zafer’in kazanılması kadar korunmasının da zor olduğunu çeşitli örneklerle açıkladıktan sonra semayı göstererek bu güzel yurdun ismet ve harimini ancak buralara dolduracağımız çelik kanatlarla koruyabileceğiz demişti.

     Kısa cümlelerle ifadeye çalıştığım bu coşkun söylevin etkisi hiç gecikmedi. O gün ve gece Adana Şubemiz bir mahşer yerine benzemişti. Para yatıran vatandaşlarımız kuyrukta sabır ve metanetle bekliyor, bağış yaptıktan sonra derin bir huzur duyuyordu.

     Ertesi sabah programımız Tarsus ve Mersin ziyareti idi. Aziz doktorla uçarken öğrenmiştim ki, yarım günde yalnız Adana Şubesi’nin bağış tutarı 200.000 Türk Lirasının üstünde imiş... Yani 20 uçak...

     Tarsus, daha sonra Mersin hep aynı gün, aynı heyecanı yaşadılar her nimete layık bu mutlu varlık hamiyetlerinden doğan bağışlarla havacılığımıza ölmez kanatlar açmaya başladılar.

     23 Haziran 1925. Sabah erken ziyaret programını tamamlamış ve dönüş uçuşuna başlamıştık. Rotamız Karaman kasabamız, sonra Konya ve Ankara idi. Önümüzde Toros Dağları, devamlı olarak yükseliyoruz, 3.500 metreye vardığımızda önümüzde başka engel kalmamıştı. Haziran sonu olmasına rağmen bu yükseklikte üşür gibi olmuştuk.

     Bereket uzun sürmedi, Toros’ları aştıktan sonra büyük Anadolu Yaylası üzerindeyiz. 1.500 metreye indik, zümrüt tarlalarla örtülmüş ova, Karaman’a kadar uzanıyordu.

     Karaman ziyaretimiz program gereğince havadan olacağı için kasabanın hemen her noktasını ve birikmiş halkı bir çok dönüşlerle selamladıktan sonra inmeden Konya yönüne tayyaremizi çevirdik. Artık yüksek bir uçuşa ihtiyacımız kalmamıştı. Önümüzde çorak bir ova, koca Anadolu yaylası vardı. Bu pürüzsüz düzlük üzerinden sürülmüş tarlaları seyrederek Konya’ya yaklaşıyoruz.

     Seyahatimizin bu noktasında şu kayda rastlıyorum. Yolda haritamı incelerken, asabi bir rüzgar dalgası haşin bir tokatla elimden aldı. Ben arkasından haritama şaşkın, şaşkın bakakalmıştım. Bir an yolumu düşündüm! 300 kilometreyi haritasız gitmektense, bu düşen haritayı inerek almanın daha kolay olduğuna karar verdim ve indik. İrfan koştu ve haritayı yere düşmeden yakaladı ve getirdi. Tekrar havaya yükseldiğimizde bir daha böyle şakaya meydan vermeyecek önlemi almıştım.

 25 HAZİRAN 1925 KONYA

     Üç gün önce ziyaret ettiğimiz bu şehir halkı, bu gün çok daha canlı ve kalabalıktı. Adana ve havalisinin gösterilerini yazan gazete haberleri galiba büyük bir teşvik olmuştu. Bu suretle propaganda burada da kendini belirtmiş, ineceğimiz sahayı hemen bütün Konya halkı sarmıştı. Havadan döktüğümüz türlü renkte kağıtlara yazılı kuruma yardım konuları ellerde kıymetli bir hatıra gibi saklanıyor ve candan bir ilgi topluyordu.

     Bizi karşılayan muhterem valiye, yüksek kişilere teşekkürlerimizi sunduktan sonra halkımızın coşkun gösteri halindeki uçuş arzularını tatmin etmek için uçuşlara başladık.

     Bu hareketimiz havacılık sevgi ve inancını yaymak ve havacılık davasını halkın malı haline getirmek olduğundan bu uçuşlar bana büyük bir zevk veriyordu. En çok hoşuma giden de bu uçuşlarda hiç kimsede en ufak bir korku hissedilmemiş olmasıdır.

     Konya’da birkaç saat durduktan sonra tekrar havalandık ve Ankara’ya döndük. Ankara’da da çok kalabalık bir halk önünde yere indik. Makinistim İrfan da benim gibi huzur içinde gülüyordu. Çünkü bu başarı, gayelerimizi umduklarımızdan çok fazlasıyla beslemiş, kuruma büyük bağışlar halinde gelirler sağlanmıştı. 25 Haziran 1925.

 

Uçak hakkında daha fazla bilgi için TIKLAYINIZ

www.tayyareci.com

Gönderdiğiniz fotoğraf ve belgeler kopyası alındıktan sonra adresinize iade edilecektir. Lütfen fotoğraf katkısında bulununuz.

Celal UZAR  Talatpaşa cad. Güreren Apt. no: 55 daire 13 Bahçelievler İstanbul

celaluzar@yahoo.com

0 532 3321912

CELAL UZAR