Tayyareci Türkçe Site Türkiye'nin gerçek havacılık sitesi
Tayyareci English Site
Tayyareci Deutsch Site
Site Içi Arama :
 

     BİR KAÇIŞIN ÖYKÜSÜ

Merkezi  Gürcistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti başkenti olan Tiflis’te 34’üncü VA (Vazduşni Armi=Hava Ordusu) bulunuyordu. 35 adet MiG-29A’yı içeren bu hava ordusunun 176’ncı IAP (İstrebitelny Aviapolk= Av Hava Birliği) de Batum’a pek uzak olmayan Tskhakaya Hava Üssü’nde konuşlanmıştı. Bu birlikte görevli olan Binbaşı Aleksandr M. Zuyev VVS’nin (Vayenni Vazduşni Sili= kelime karşılığı “Hava Savaş Güçleri” olup Sovyet Hava Kuvvetleri manasına gelmektedir) birinci sınıf savaş pilotlarındandı. Ancak üstleri tarafından bozuk karaktere sahip, egoist biri olarak tanımlanıyordu. Takma adı da “Cep Napolyonu”ydu. VVS Deneme Pilotu Okulu’na müracaat etmesine rağmen kabul edilmemiş, kötü sicili nedeniyle de geçici olarak aktif görevden alınmıştı; hatta ordudan ihraç edilmesi bile düşünülüyordu. Tabii bunların tamamı Rus tarafının prezentasyonuydu. Yukarıdaki ifadeler Yefim Gordon’un “Mikoyan MiG-29 Fulcrum” kitabının 104’üncü sayfasında aynen yer almaktadır. Zuyev ise Amerikalı’lara daha sonra vereceği ifadelerde sağlık nedenleriyle aktif görevden uzak kaldığını söyleyecektir.

Binbaşı Zuyev uzun zamandır Batı’ya iltica etmeyi düşünmektedir. Bunun en kolay yolunun savaşa hazır durumda bekliyen, silah donanımlı QRA uçaklarından birini çalmaktır. 20 Mayıs 1989 akşamı elinde, içine uyuşturucu katılmış içki ve sigaralarla birlikte üsteki nöbetçi pilot arkadaşlarının yanına gelir. Getirdikleri arkadaşlarına ikram edip hoşça bir vakit geçirmeye başlarlar. İçki ve sigaraların içinde uyuşturucu maddeler etkisini göstermeye başlayınca emin olmak için bir süre daha bekler ve sonra ilk işi olarak telefon kablolarını keser. Amacı arkadaşlarının birinin ayılıp ta durumu ihbar etmesini önlemektir. Odada hazır bulunan uçuş kıyafetlerinden birini giyip hazır durumda bekleyen MiG-29’lardan birinin yanına gider. Uçağı uçuşa hazırlamaya başlar. Ancak mahaldeki nöbetçilerden biri durumdan kuşkulanır. Çünkü bu hazırlık işlemlerini astsubay rütbesindeki silah ve uçak teknisyenleri yapmaktadırlar. Zuyev’e bağırarak ne yaptığı sorar ve uçağın başından çekilmesini söyler. Aralarında çıkan münakaşa sırasında Zuyev Makarov marka tabancasını çekerek ateşler. Bu arada nöbetçi de Kalaşnikof’unu ateşlemiştir.  Zuyev sol kolundan yaralanır. Ancak nöbetçiyi saf dışı bırakmıştır. Diğer nöbetçilerin yaklaştığını görünce uçağın kanat altı pilonlarına yüklü olan iki adet  R-27 ( AA-10 “Alamo”) orta menzil ve dört adet R-73 ( AA-11 “Archer”) yakın döğüş  füzelerinin uçuştan önce çıkarılması gereken koruyucu plastik başlıklarını dahi çıkaramadan uçağa binip motorları çalıştırır. Hızlı bir şekilde taksiruttan pist başına gidip havalanır. Tekrar geri döner. Amacı Ish-301 30 mm otomatik topu ile uçuşa hazır diğer QRA uçaklarına hasar vererek havalanmalarına engel olmaktır. Ama silahı çalışmayınca yönünü Karadeniz’e doğru çevirir. Amacı denizi yalarcasına alçaktan uçup Trabzon Havaalanı’na inmektir. Çünkü burası üsten yaklaşık 10 dakikalık mesafededir ve en güvenli iltica noktasıdır.

Binbaşı Zuyev’in havalanmasından sonra üste alarm verilir. Üste hazır bekliyen ikinci MiG-29A Zuyev’in kalkışından yedi dakika sonra onu havada yakalayıp imha etmek için kalkışa geçer kalkışa geçer. Yakındaki bir üsten de iki Mig-29 12 dakika sonra kalkar. Her üçü de AA füzelerini aktive ederler. Zuyev’i çok alçaktan uçtuğu için bulamazlar. O zaten son uçaklar kalkmadan önce Türk Hava Sahası’na girmiştir. Burada en enteresan konu  Tskhakaya Hava Üssü’nde yalnız iki adet QRA uçağı olmasıdır. Zuyev birini çaldığı için onu takip edebilecek tek uçak kalmış, neticede komşu üsten yardım istenmiştir. Ben bunun doğru olmadığına inanıyorum. Türkiye’deki QRA ve SAS’lerin bulunduğu üsleri yıllar önce askerliğim sırasında görevli olarak gezmiştim. Her üste tam donanımlı ve kalkışa hazır dört uçak bulunmaktaydı. Ayrıca birkaç dakika içinde hazır hale gelebilecek dört uçak ta yedekte beklemekteydi. NATO ülkelerindekiş durum böyle olunca Rus’ların iki uçakla yetinmeleri söz konusu olamaz. Bu durum Rus’ların reddettikleri fakat Binbaşı Zuyev’in israrla ifade ettiği hususun daha doğru olduğunu akla getirmektedir. Zuyev kalkıştan sonra üsse dönmüş, Ish-301 ile yerdeki QRA uçaklarını taramıştır. Bundan dolayı üsten tek uçak havalanabilmiş, komşu üsten de destek istenmiştir.

Biz  Zuyev’in macerasına kaldığı yerden devam edelim. Binbaşı havalanıyla veya Türk radarları ile temas kurup iltica ve iniş müsaadesi talebinde bulunmaz. Çünkü tespit edilememiştir. Trabzon havaalanına yaklaşır, inişini yapar ve uçağını yolcu salonunun doğusundaki hangarlardan birinin önüne park eder. O saatlerde havaalanı kapalıdır ve alanda tek bir silahlı nöbetçi vardır. O da herhalde “ bu saatte niye bir Türk savaş uçağı geldi”  diye kendi kendine soru sormuş, bir anlam veremeyip dudağını bükmüş ve görevine devam etmiştir. Yaralı Zuyev uçağını park ettikten sonra yürüyerek alandan çıkar; kan kaybetmektedir. Amacı bir an önce bir hastaneye gidip gerekli müdahaleyi yaptırmaktır.

Bundan sonrasını “www.tayyareci.com” üyesi sevgili doktor Azmi Tellioğlu’nun ağzından dinleyelim. “ Zuyev uçağını park edip havaalanını terk ettikten sonra hastaneye gitmek için bir vasıta aramaya başlar. Karşısına bir taksi çıkar. Gecenin o saatinde Trabzon Havaalanı kapalı olduğu için taksi bulmak imkansızdır. Ancak bu havaalanının özel bir durumu vardır. Trabzon havaalanı deniz kenarındadır ve pist denize paralel uzanmaktadır. Kara tarafından da Trabzon-Rize karayolu geçmektedir. Havaalanının yolcu girişinin karşısında dört-beş tane kasap dükkanı vardır. Ama bu kasaplar bildiğiniz kasaplardan değildir. Et satarlar ama esas olarak mangal verirler. Trabzon’lular çoğu zaman buraya gelip kasaptan aldıkları etleri pişirir, rakıyla da kafaları bulurlar. Zuyev’in havaalanı dışına çıktığında böyle bir Trabzon’lu taksi şöförü efkar dağıtmak için orada demlenmekteymiş. Zuyev ona birşeyler söyleyince önce anlamamış ancak el kol işaretleriyle anlaşmışlar ve neticede onu hastaneye götürmüş. O anda nöbetçi doktor bendim. Kolundaki kurşun yarasına ilk müdahaleyi ben yaptım. Durumu gerekli lokal mercilere bildirdim. Böylece MiG-29’un inişi ve Binbaşı Zuyev’in Türkiye’ye ilticası resmen belgelenmiş oldu.”

Aynı günün sabahı Sovyetler Birliği Türkiye’den resmen uçağı Binbaşı Zuyev’i adi suçlu olarak geri istedi. Amerika’lılar da uçağın iade edilmemesi için israr ediyorlardı. Amaçları Japonya’ya iltica eden MiG-25’de olduğu gibi uzun süre Trabzon’da tutmak, uçağın her tarafını inceliyebilmekti. Ancak Türk Hükümeti Sovyet tarafına uçağı istedikleri zaman gelip alabileceklerini bildirdi. İlticanın üzerinden 30 saat geçtikten sonra, 22 Mayıs 1989 sabahı bir İlyushin Il-76 ile Rus teknisyenler grubu Trabzon’a geldi. MiG-29’un kanatlarını sökerek uçağa aldılar ve ait olduğu yere götürdüler.

Eski Sovyet pilotu ve binbaşısı Aleksandr Zuyev Amerika Birleşik Devletleri’ne gitmek istediğini bildirince CIA ajanları refakatinde Amerika’ya gitti. Orada herhalde MiG-29 ile ilgili bildiği herşeyi anlatmıştır. ABD’li ajanların hayatlarında ilk sefer HMS (Helmet Mounted Sight-Kaska Monteli Görüş) ile nişan ve ateş olanakları, radar kullanmaksızın 10-15 mil mesafeye kadar hedef tespit ve izleme olanağı sağlıyan IRST/LS (Infrared Search and Tracking/Laser Search= Infraruj Arama ve İzleme/Lazer Arama) ile karşılaştılaştıklarında yüzlerinin ne hal aldığını özellikle görmek isterdim.

Zuyev yalnız MiG-29 hakında değil, Kore Hava Yolları uçağının düşürülüşü ile Vietnam’da yakalanan USAF pilotları hakkında da çok detaylı bilgiler vermiştir.

KGB devamlı Zuyev’i aradı. Öldürmek için değil, geri götürebilmek için. Ama çok yoğun bir CIA koruması altındaydı; değil görüşmek yanına yaklaşmak dahi mümkün değildi. Sovyetler Birliği çöktükten sonra KGB de çöktü. Sinirli anti-komunist kalabalık Moskova’daki KGB merkez binası önündeki, kurucusu Derjinski’nin heykelini, boynuna ilmik geçirircesine çelik halatla yerinden söküp bilinmeyen bir yere götürdüler. MiG ve Sukhoi kapitalist düzene uyarak o “en gizli” uçaklarını uluslararası havacılık fuarlarında müşteri bulabilmek amacıyla sergilemeye başladı, hem de bütün detaylarıyla. Böylece Zuyev de hareket serbestisine kavuştu; özel pilotluğa ve eğitmenliğe başladı. Bu arada kaçış hikayesini anlatan “Fulcrum” isimli bir de kitap yazdı.

2001 yılında Washington eyaletinin Seattle kentinde uçuş öğretmenliği yapıyordu. 14 Haziran 2001 yılında Yakovlev Yak-52 modeli uçakta Jerry Warren ile birlikte uçarken bilinmeyen nedenle uçak düştü ve her ikisi de öldü..

 

copyright © 2000-2002 Tayyareci  Derleyen: Haluk SEVEL

BİZ KİMİZ?