www.tayyareci.com                  ANA SAYFA Tayyareci Türkçe Site Türkiye'nin gerçek havacılık sitesi
Tayyareci English Site
Tayyareci Deutsch Site
Sitede Arama :
 

       BALKAN SAVAŞI TÜRK HAVA HAREKATI     

c. Balkan Savaşı'nın İkinci Safhasında Türk Hava Harekatı:  

            (1) Çatalca ve Gelibolu Muharebelerinde Türk Hava Harekatı:

    Balkan Savaşı'nın birinci safhasında Batı Ordusu Komanova ve Manastır muharebelerinden sonra batıya, Adriyatik kıyılarına doğru çekilmiş ve oradan da gemiyle Anadolu'ya ve İstanbul'a gönderilmiştir.

    Doğu Ordusu ise Lüleburgaz muharebesinden sonra Çatalca ve Gelibolu'ya çekilmiş ve bu bölgede tutunarak düşmanın ilerlemesini durdurmuştur.

    Ordumuz Çatalca ve Gelibolu mevzilerinde yerleştikten sonra düşmanın keşif ve gözetlemesi gerekiyordu. Elde bir, iki uçak ve birkaç pilot vardı. İki Fransız uçucudan birisine bir uçuş yaptırılabildi. Fakat uçaklardan birini kırdığı için artık kendisine, zaten sayısı pek az olan uçaklardan yine birisini kırar korkusu ile uçak verilmemiş ve kontratı iptal edilmiştir. Diğer Fransız pilotuna da, Edirne'ye uçuş emri verildiği halda uçmadığından bunun da kontratı iptal edilmiştir. Elde yalnız Türkler kalmıştı. Selanik'ten kaçıp gelen Pilot Yüzbaşı Fesa, Pilot Teğmen Nuri ve Fethi ile Pilot Yüzbaşı Salim (İLKUÇAN) ve Pilot Teğmen Fazıl gibi havacılarımız artık uçmaya ve yavaş yavaş ordunun isteklerini yerine getirmeye başlamışlardı. Rasıt olarak ordudan alınan subaylar görev yapıyordu. Bu suretle küçük ve fakat görev yapabilecek bir hava kuvveti meydana gelmeye başlamıştı. Elde bulunan uçaklar pilotlar arasında bölündü. Bu bölünme sonucu: 70 beygirlik Gnom motorlu Bristol uçağı Yüzbaşı Salim'e, Vatan isimli Bleriot Yüzbaşı Fesa'ya, Osmanlı adındaki Deperdussın Üsteğmen Fethi'ye, 70 beygirlik Gnom Ron motorlu REP uçağı Teğmen Nuri'ye, 70 beygirlik Gnom Ron motorlu Bristol uçağı da Teğmen Fazıl'a teslim edilmişti.

    Çatalca ve Gelibolu bölgelerinde cepheler kurulduktan sonra ordunun keşif ve gözetleme hizmetini görecek uçak ve balonların işler bir duruma getirilmesi ve bu silahlardan yenilerinin satın alınması için çalışılmaya başlanmıştı. Yeşilköy'de bulunan uçaklar da Gelibolu'da keşif yapılıp geriye dönülmesi o zaman için güç olduğundan Gelibolu bölgesinde ayrıca bir uçağın gönderilmesi gerekiyordu. Gelibolu'ya havadan kolayca gidebilecek olan uçağın hangi nedenle deniz yolu ile gönderilmesinin gerektiği bilinmemekte ise de bu uçağın naklinde çekilen zorlukların derecesini anlamak için yazılan yazıları okumak yeterlidir.

                                Dersaadette Genel Karargah 3 ncü Şube Müdürlüğü

    Gelibolu'ya şu birkaç gün içinde gönderilmesi gereken bir adet uçağın Yeşilköy'den sevki için gerekli geminin bir an önce temin edilmesi ve sonucun bildirilmesi önerilir.                                                                                                                                                                                                          Başkomutan Vekili  Ahmet İzzet

    16 Şubat 1912 gün ve 13120/2409 sayılı muhtıranın cevabıdır.

    Seferberlik nedeniyle, her an uçmaya hazır bir halde bulundurulan bir askeri uçağın denizyolu ile Gelibolu'ya gönderilmesi mümkün olacak şekilde sökülüp hazırlanması düşünüldüğü gibi kolay değildir. Bunun yanında dakik ve hassas olan parçaların, daha sonra tekrar uçakta kullanılabilmesi için büyük bir dikkat ve özenle korunmasının sağlanması gerekmektedir. Bu nedenle belirtilen hususlar sağlandıktan sonra gönderme işi yapılmak üzere ayrıca telgrafla bildirilecektir. Bu cevabi muhtıra, Genel Levazım Dairesine bildirilmiştir. (Osmanlıca olan bu telgraf anlam olarak tercüme edilmiştir.)

                          Müstahkem Mevki Teknik Hizmetler Genel Müfettişi  Hüseyin Hüsnü

    15-16 Şubat 1913 gün ve 1621 sayılı yazı ile Gelibolu'ya sevkine gerek görülen uçak hakkında Tayyare Okulu Müdürlüğü ile yapılan telefon görüşmelerinde bir sonuç alınamamıştır. 16 Şubat 1913 tarih ve 2409 sayılı yazı ile Müstahkem Mevki Teknik Hizmetler Genel Müfettişliğinden söz konusu uçağın bekletilmekte olan Cambridge gemisine yetiştirilmesi istenmişti. Bu cevabi yazı ile uçağın zamanında yetiştirilmesinin mümkün olamıyacağı, hazırlandığı zaman ayrıca bildirileceği Genelkurmay 3 ncü Şubeye arz edilmiştir.

                         Genel Levazım Başkanlığı

    1913 yılı Şubat ayında geri alınan 10 ncu Kolordu, Çatalca müstahkem mevkiinde bulunan birliklerin sol kanadını güçlendirmek üzere Çekmece - Yeşilköy bölgesine nakledilmişti. Bu kolordunun cepheye gireceği sıralarda Bulgarların bölgeye taarruz edeceği ve bu maksatla cepheye yeni bataryalar getirildiği Bulgar yedek kuvvetlerinin de bu bölgeye kaydırıldığı haber alınmıştı.

    10 ncu Kolordu 1 nci Şube Müdürü Kurmay Binbaşı Sedat (Emekli Korgeneral Sedat DOĞRUER) bu haberlerin doğru olup olmadığının hava keşfi ile tesbiti için bir Deperdussın uçağı ile bu bölge üzerinde bir uçuş yapmıştı. Uçağın pilotu Teğmen Fethi idi. Yapılan keşifte gerek yedeklerin, gerekse bataryaların yerlerinde bir değişiklik olmadığı, cepheye yeni olarak yalnız bir bataryanın girdiği bu hava keşfi sonucunda tespit edilmişti.

    Kurmay Binbaşı Sedat bu cephede daha birkaç uçuş yapmış, ayrıca Kurmay Yüzbaşı Kemal (Çanakkale'de şehit olmuştur.), Kurmay Yüzbaşı Kenan da (Korgeneral olduktan sonra vefat etmiştir.) rasıt olarak birçok keşif görevinde bulunmuşlardı. Uçaklarda pilot olarak Üsteğmen Fethi ve Yüzbaşı Fesa görev yapmışlardı.

    Bu uçuşlar sırasında meydan koruması ile görevli birliklerin kendi uçaklarımıza ateş ettikleri de görülmekte idi.

    Bu keşiflerden sonra kolordu ve daha sonra yüksek makamlarda hava keşfi için özel bir sınıfın kurulmasına ihtiyaç duyuldu.

    Uçaklardan istenildiği kadar yararlanılamadığı Başkomutanlık Genelkurmayının 4 Mart 1913 tarihli Harbiye Nezareti'ne gönderilen yazısından anlaşılmaktaydı. Bu yazıda, yedek parça noksanlığı yüzünden uçulamadığı konu edilmektedir.

    Ordu Başkomutanlığı 5 Mart 1913 gün ve 2077 sayılı şifreli yazısıyla;  "Uçaklardan arzu edilen şekilde yararlanılamadığını, bu nedenle hiç olmazsa hareketli balonla bu işin yapılmasını, bu da mümkün olmadığı takdirde yakın keşif ve gözetleme için bağlı balon istediğini" bildirmişti.

    Osmanlı uçaklarının düşman uçaklarından ayırd edilmesi için 6 Mart 1913 tarihli yazı ile uçakların kanatlarına işaret konulması istenmekte ve bir çatışma esnasında yanlışlığa meydan vermemek için uçakların kanatlarının alt kısımlarına portakal rengindeki boya ile büyük ayyıldız işaretlerinin yapılması önerilmekteydi.

    Başkomutanlık Vekaleti'nden 14 Mart 1913 gün ve 2 nci Şube/23 sayılı Harbiye Nezaretine gönderilen yazısında yabancı rasıtlara ihtiyaç olmadığı bildirilmektedir. Bu yazıda:

    "10 ncu Kolordu Komutanlığınının yazısında; Ateşkes esnasında Almanya'dan rasıt olarak getirilmiş olan Alman kurmay okulunu bitirmiş Yüzbaşı Birkner, Gelibolu'daki uçağın kırılmış olmasından dolayı Yeşilköy'e gelerek yine gözetleme görevini yapmak istemekte ise de halen ordumuza mensup üç kurmay subayın bu görevi başarı ile yapmakta olduklarından Alman yüzbaşının, bundan sonra göreve devamına gerek olmadığı" bildirilmekteydi.  

    Gün geçtikçe tayyarelerimizin orduya yardımı fazlalıştığından birlik komutanları kendilerinden memnun olmaya, hatta tayyarecileri daha hevesle çalıştırmak için, para ile mükafatlandırmaya bile başlamışlardır.  

    10 ncu Kolordu Komutanlığının bu konuda yazmış olduğu bir yazı şöyledir:  

     "Osmanlı tayyarecilerinden başarıyla düşman taraflarında görev yapacak olanlara onar lira mükafat ödenmesi, diğerlerini de teşvik edeceğinden ve havacılığın gelişmesi bakımından da uygun olacağı düşünüldüğünden Mart ayının beşinci günü görevini başarı ile tamamlayan Yüzbaşı Fesa efendinin mükafatının ödenmesi arz olunur."   

            10 ncu Kolordu Komutanı Hakkı  

    Yüzbaşı Fesa bu tarihten evvel bir çok uçuşlar yapmış, Silivri yönünde yaptığı bir uçuşta uçağına bir çok Bulgar kurşunu isabet etmişti.  

    Yabancı havacılardan Osmanlılara hizmet edenleri pek azdı. Bu karşılık Sırp, Bulgar ve Yunan ordusundaki yabancı havacılar canla, başla çalışmışlardı. Tarih kitapları okununca göze çarpan bu olayın sebepleri incelendiğinde şu sonuca varılmaktadır.  

    Balkan devletlerinde çalışan yabancı pilotlar haçlı seferine çıkmış bir hıristiyan savaşçısına benzemektedir. Bunlar, Fransız devriminden örnek alarak ayaklanan hıristiyonları  Osmanlılardan kurtarmaya gelen bir mücahit gibi gaye ve maksat peşinde koşmuşlardır.  

    Halbuki Osmanlılar yanında çalışan yabancıların ne millî bir amacı ve ne de din bakımından bir gayesi vardı. Onlar alacakları para karşılığında hayatlarını tehlikeye koymadan iş yapmaya çalışıyorlardı. Aralarında Şeff gibi istisnaları vardı.  

    Bu da, bağlı bulunduğu fabrikanın uçaklarını satmak için önceleri faaliyet göstermiş fakat yeni uçaklar için sipariş alamayacağına kanaat getirince sinirlerinin bozulduğunu öne sürerek uçmak istememiştir.  

    Balkan savaşından önceki günlerde ismini açıklamayan bir yabancı devlet, gazete ile Fransız pilotu arıyor ve gayet uygun şartlarla anlaşma yapacağını ilan ediyordu. Bir Fransız pilotu bu teklifi bir şartla kabule hazır olduğunu ilanı yayınlayan gazete aracılığı ile bildirmişti. Bu şart "ismini açıklamayan devletin Türk olmaması" şartı idi.  

    Görülüyorki bu ayırım; Fransız şairlerinin ve yazarlarının Türkler aleyhindeki şiir ve yazılarında yer alan haçlı savaşları düşüncesi yirminci yüzyılda da devam etmekteydi.  

    Ordu Başkomutanlığı tarafından Harbiye Nezaretine yazılan 23 Mart 1913 gün ve 141 sayılı yazısında yabancı pilotların Osmanlı ordusunda ne şekilde çalıştıklarını göstermektedir.  

    "Mars fabrikasının pilotu olup, fabrika tarafından buraya gönderilen uçak ile beraber gelmiş olan Mösyö Şeff'in bu defa büyük bir gayretle Çorlu'ya kadar gidiş ve dönüşündeki başarısı ile keşif sonucu vermiş olduğu bilgilerden çok yararlanılmış olduğundan, bu hizmetine karşılık mükafat olarak örtülü ödenekten onbeşer lira ödenmiştir.  

    Mukavele yapılarak tutulan Alman pilotlarının düşman tarafına birer bahane öne sürerek gitmedikleri görülmektedir. Bu hareketleri ile gelecekte hizmetinden yararlanılamayacağı kanaatı oluştuğundan işe yaramayan pilotların mukavelerinin iptal edilmesi ve yararlanılan Şerf ile hemen mukavele yapılması..."  

    Yüzbaşı Fray'ın şimdiye kadar verilen görevlerden kaçınması  görevlerdeki yetersizliğini teyid etmekte olduğundan mukavelesinin feshedilerek geri gönderilmesi.  

    Uçaklarımızın kolordulara yararlı keşifler yaptığı 19 Mart 1913 günü 1 nci Kolordu cephesinde yapılan hava keşfinden anlaşılmaktadır. Bu hava keşfinden:

    "Bu gün Büyükçekmece - Sürgün Köy - Kadıköy batısı - Karamurat çiftliği yönünde görev yapan uçağımızın keşfine göre, Sürgünköy güney batısındaki çiftlikten Karamurat çiftliği batısındaki tepeye kadar düşman avcı hendekleri vardır. Kadıköy ile kuzey ve güneyinde birer kuvvet noktası ve topçuları bulunmaktadır.  

    Kadıköy batı ve kuzey batısındaki vadilerde düşman ordugahları vardır ve bu ordugah civarındaki toplu kıt'a siperlerindekiler hariç bir alay kadardır. Düşman ordugahı da Kadıköy kuzeyindeki isimsiz köy batısındadır."  

    25 Mart 1913 tarihinde Osmanlı ordusu hava okulunda bulunan yalnız üç uçak işe yarıyabilecek bir durumda idi. Bu üç uçaktan ikisi tek satıhlı olup bir tanesi çift satıhlı uçak idi.  

    Hava Okulu Müdürünün bir yazısına göre bu çift satıhlı uçak ağır hareketli ve yüklü bulunduğundan devamlı olarak keşif ve gözetleme yapamamakta idi. Ordunun keşif görevleri yalnız iki adet tek satıhlı uçak ile yapılıyordu. Halbuki yabancı basından elde edilen bilgilere göre Bulgar ordusunda kullanılan uçak sayısı yirmiyi geçiyordu. Bunun için Hava Okuluna hiç olmazsa bütün uçucuların güvenini kazanmış ve ucuz olması nedinyle Bleriot uçaklarından iki tanesinin en kısa bir zamanda alınarak gönderilmesi istenmekte idi. Alman ordusunda balonla yapılan gözetlemelerde fotoğraf makinasının kullanıldığı haber alınmıştı. Balonlarda kullanılan bu fotoğraf makinalarının havacılarımızın düşman üzerinde yapacakları uçuşlarda düşman durumunu tesbit etmek için çok faydalı olacağı düşünülerek bunlardan bir miktarının temini için Berlin Elçiliği askeri ataşeliğine telgrafla bildirilmişti. Alınan cevapta yedek parçaları ile beraber tutarı 1.000 Mark olan bu fotoğraf makinalarının uçaklarda kullanılmasının çok güç olduğu bildirilmekte idi.  

    Gün geçtikçe havacılığın önemi anlaşılmaya başladı. Bu sınıfın önemi ile beraber özelliği de yüksek komuta makamlarının gözüne çarpıyordu. Çünkü her yeni uçakta bir başkalık bir gelişme görünüyordu. Yalnız pilotların değil, uçak sevk ve idaresi ile ilgili olanların da bu mesleğin gelişmesini günü gününe takip etmeleri gerekiyordu.  

    Memlekette hava sınıfının gelişmesini takip edecek bir dergi, bir kitap bulunmadığı gibi elde esaslı bir yönerge bile yoktu.  

    Batı devletleri Osmanlılara nazaran uçak ve balonculukta daha ileride bulunduğundan bunların kuruluşlarını gözden geçirmek yararlı olacaktı. Aynı zamanda bu devletlerin kuruluşlarına uygun bir kuruluş kurmak kolay ve az masraflı olabilirdi. Bunun için Berlin, Paris ve Viyana askeri ataşeliklerine yazılarak: "Osmanlı ordusunda uçak ve balonculuğa ait esaslı bir kuruluş yapabilmek üzere sözkonusu sınıf için Fransa, Almanya ve Avusturya hükümetlerince şimdiye kadar neşredilmiş yönergelerden birer nüshasının temini" istenilmişti.  

    Düşman üzerinde uçaklarla keşif yapılmaya başlandıktan sonra yeni ihtiyaç daha meydana çıkmıştı; o da "rasıt" ihtiyacı idi. Uçağı kullanan pilot uçuşla meşgul olduğundan arazi üzerinde düşman hareketlerini yeterli olarak göremiyordu. Keşif amacıyla pilotun yanına verilen subaylar uçuşa, hava keşfine alışkın olmadıklarından yeterli görev yapamıyorlardı. İstenilen keşiflerin iyi sonuçlandırılması için bu maksatla yetiştirilmiş subayların uçurulması icap ediyordu.  

    Kurmay Yüzbaşı Kemal'in gözetiminde rasıt subay yetiştirilmeye başlandı. Bunun için 17 Mayıs 1913 gün ve 693 sayılı yazı ile "Mevcut uçaklardan birisinin eğitimlere katılmasını sağlamak ve rasıt subay yetiştirmek üzere 3 ncü Kolordu'ya verilmesi" istenmiş ve Hava Okulu Müdürlüğü elindeki uçaklardan bir tanesini bu işe ayrılmıştı. Bu uçaktan başka Çatalca solkanat komutanlığı emrinde rasıt subay yetiştirmek üzere bir uçağı vermiş ise de bu uçağın kırıma uğradığı Kalikratya'dan yazılan 5 Haziran 1913 gün ve 1713 sayılı yazıdan anlaşılmaktadır.  

                                     Başkomutanlık Vekaletine  

    "Buradaki uçağın bazı parçaları sakatlandığından maalesef yararlanılamamaktadır. Rasıt yetiştirilmeye çalışılan şu sıralarda eğitimi aksatmamak için okuldaki sağlam uçaklardan  bir diğerinin gönderilmesi gerekmektedir. Uçakların nakledilmesi için uzmanların görüşleri sorulmuştur. Dört öküzle çekilen uzun bir araba temini ve kanatları çıkarılarak tekerlekleri üzerinde yürütülerek ve hangar çadırı ile birlikte naklettirilebilir. Yük otomobili ile taşıma bizim yollarda pek mümkün değildir."  

  Solkanat Komutanı  Hurşit  

    Başkomutanlık, rasıt subay yetiştirme konusu üzerinde önemle durmuş ve bu hususta Hava Okulu Müdürlüğüne 5 Haziran 1913 tarihinde şu yazıyı göndermiştir.  

    "Solcenahta sakatlanan uçağın acil olarak onarılması ile rasıt yetiştirilmesinin ertelenmemesi ve uçakların araba ve diğer araçla bir yerden yerel ahıra nakli için 10 ncu Kolordu kurmay başkanı Enver Bey görevlendirildiğinden, söz konusu kişi gözetiminde okulca gerekenin yapılması bildirilir"  

    Uçakların karayolu ile bir yerden diğer bir yere naklinin önemli bir mesele olduğu görülmektedir. Uçakların, düşman üzerine gelmesi ve havada yüzlerce saat dolaşmasına rağmen kısa bir mesafedeki yeni bir meydana neden dolayı uçarak gitmediği anlaşılamamaktadır. Memleket dahilinde karayolu ile uçak nakli için lüzumlu olan arabaların Avrupa'dan satın alındığı Kurmay Albay Süreyya'nın (İLMEN) raporundan anlaşılmaktadır.  

    Kolorduların keşif isteklerini karşılamak için donanımlarıyla beraber her kolorduya birer uçak bölüğünün verilmesi fikri yüksek makamlarca da uygun görülmeye ve bu yolda incelemeler yapılmaya başlanmıştı.           

 Devamı için tıklayınız

Editör :  ercancetinerler@ttnet.net.tr

KAYNAKLAR

Copyright © 2000-2003 Tayyareci