ANASAYFA
Anasayfa | Forum Anasayfa | Profil | Kayıt | Aktif Konular | Arama
Kullanıcı İsmi
Şifre:
Şifremi bu bilgisayarda hatırla! 


Şifrenizi Unuttunuz mu?

 
 Bütün Forumlar
 GENEL KONULAR
 yönetmen Tolga Örnek'in Gelibolu filmi üzerine
 Yeni Konu  Konuyu Yanıtla
 Printer Çıkışı Al
 
Yazan Önceki Konu Konu Sonraki Konu  
yilmazer
üye


Turkey
49
Cevap
Gönderilme Tarihi - 03/04/2005 :  02:01:45  Profili Göster  Alıntıyla Brilikte Cevapla
Sevgili Tayyareciler,

Az önce Hulki Cevizoğlu’nun sunduğu program sona erdi. Bu geceki programın konusu yönetmenliğini Tolga Örnek’in yaptığı “Gelibolu” filmiydi. Programın konuğu, Çanakkale 18 Mart Üniversitesinden Sayın Prof. Dr. Mete Tunçoku hocamızdı. Programın ilk bölümü yayınlanırken Hulki Cevizoğlu’na gönderdiğim mesajı aşağıda bilgilerinize sunuyorum.

Filmin mali desteğini sağlayanların ve medyanın şişirilmiş tanıtımından dolayı beklediğini bulamayan Türk izleyicisinden tepki alan; bir Türk yönetmenin elinden çıkması beklenen Çanakkale Savaşı belgeseli olmak konusunda çok eksik ve yetersiz kalan filmi seyretmenizi öneririm. Başkalarından ve güvenilirliği çok düşük olan medyadan duyduklarınızla değil, kendi izlediğinizle değerlendirme yapmanız için. Haklı olarak eleştirilen tüm eksik ve yanlış yanlarına rağmen, savaşın insan hayatını hiçe sayan, insanı insan olmaktan çıkartan acımasızlığı konusundaki mesajı şahsen duyumsamanız için.

Çanakkale Savaşının 90ncı yılı münasebetiyle 21-22 Nisan tarihleri arasında Çanakkale 18 Mart Üniversitesinde düzenlenen uluslararası sempozyumu da sizlere hatırlatmak isterim. 22 Nisan günü Çanakkale hava savaşları konusunda sunacağım bildiriyi dinlemek üzere sizleri orada görmekten mutluluk duyacağım.

Hepinize sevgilerimle,

Bülent Yılmazer


Sayın Hulki Cevizoğlu,

Sayın Tolga Örnek tarafından yönetilen, belgesel bir yapıt olarak nitelenen Gelibolu filmini iki temel boyutta ve bunların alt başlıklarında incelemek uygun olacaktır.

Birinci boyut “sinema sanatı” boyutudur. Bu boyut benim uzmanlık alanım değil. Ancak, Sayın Halit Refiğ’in 1 Nisan günü Ulusal TV’de yayınlanan programda bu konudaki görüşlerinin tamamını paylaşıyorum. Sayın Halit Refiğ, yılların deneyimiyle Türk sinemasının bugünkü gerçeğini, Gelibolu filminin neden Anglo-Saxon bakış açısıyla ve o kökten gelen topluluklara hitap eden bir tarzda yapıldığını tüm çıplaklığı ile ifade etti.

İyi bir sinema seyircisi olarak, Sayın Tolga Örnek’in hakkını da teslim etmemiz gerektiğini düşünüyorum. Film, Türkün Çanakkale Destanını anlatmaktan daha çok yenilmiş bir güce ağıt niteliğinde olsa dahi, savaşın her zaman; ister taş ve sopanın kullanıldığı ilk çağlarda, ister ok ve kılıcın kullanıldığı orta çağda, isterse ateşli silahların kullanıldığı yeni çağda; sadece insan kıyımı olduğunu vurgulamakta başarılı. Filmin bu yönüyle benim üzerimde bıraktığı etki, gerek sinema sanatının bugün sahip olduğu teknikleri kullanmakta, gerek kurgusunda, gerek anlatımında ve gerekse sinemayı sinema yapan görsel özellikleriyle bunu başarı ile gerçekleştirdiği yönünde.

Filmin eleştirilecek tarafı, yönetmenin “tarafsız”, “nesnel” bir belgesel eser ortaya koyma çabasında olduğu iddiasından vucud buluyor. Burada filmin belgesel boyutu ve bunun alt başlıkları devreye giriyor. Eleştirilerim bu konu üzerinde odaklanacağından, eleştirilerimi sağlam bir zemin üzerine inşa etmek amacıyla, çeşitli medya ortamlarında filmin yönetmenine atfedilen ifadeler yerine, filmle eşzamanlı olarak piyasaya çıkan, Sayın Tolga Örnek’in “Giriş” bölümündeki kendi ifadesiyle “filmin senaryosu ve içeriğine dayalı” “Çanakkale Savaşı Gerçeği, Gelibolu” isimli kitabı filmin kendisiyle beraber temel referans olarak kullanacağım.

Kitabın ön kapak içinde yer alan üç paragraflık tanıtım yazısında hemen dikkat çeken birkaç ifade var. Tanıtım yazısının başlığıyla beraber yazının kendi içinde de film “Gelibolu Belgesel Filmi” olarak anılmaktadır. Yaklaşık 6 yıllık bir ön hazırlık sırasında Türkiye dahil 7 ülkedeki arşivlerin tarandığı ve farklı uluslardan 16 tarihçinin danışmanlık yaptığı yazılmaktadır.

Daha filmin ilk kareleri perdeye düşmeye başlarken, bir Türk yönetmenin belgesel bir film olma iddiasındaki bu eseriyle ilgili en önemli şey dikkatimi çekti. Kitabın tanıtım bölümünde de yazıldığı gibi, filmin yapımında İngiltere Kraliyet Savaş Müzesi, Avustralya Savaş Müzesi, Yeni Zelanda Kültür Bakanlığı ve Çanakkale Deniz Müzesinin isimleri anılmaktadır. Bir Türk yönetmen ve onun altında çalışan ekibin Çanakkale Savaşlarını konu alan belgesel bir eser çalışmasında Genelkurmay Askeri Tarih ve Stratejik Etüt Başkanlığı (ATASE) arşivi ve Başbakanlık Osmanlı Arşivinde çalışma yapmamış olması büyük bir eksiklik ve aynı derecede büyük bir hatadır. ATASE arşivlerinde Çanakkale Savaşlarıyla ilgili olarak yer alan belge sayısı yüzbinlerle ifade edilebilir. Bunlar sadece resmi, askeri ve devlet yazışmaları, raporları ve benzeri belgeler değildir. Bu belgelerin arasında kişisel günlükler, mektuplar ve filmin en çok eleştirilen yanlarından biri olan, yabancı görsel malzeme zenginliğini ziyadesiyle bertaraf edecek kadar kıymetli görsel malzeme de bulunmaktadır. Belgesel film olarak tanımlanan bu eserin içinde yer alan tarihi hatalar da muhtemelen yönetmenin ve ekibinin ATASE arşivini kullanmama zaafından kaynaklanmaktadır.

Paralel bir eleştiri filmde görüşleri alınan “tarihçi”ler için de geçerlidir. Kitapta dahi, röportajlarıyla eşlik edenler arasında 7 yabancı kişinin yanında sadece iki Türk kişinin ismi yer almaktadır. Bu Türk kişilerden birini filmde dahi görmemekteyiz. Görüşleri alınan ve filmde bolca boy gösteren yabancı kişilerin arasında gazeteci-yazarlar, üniversite öğretim görevlileri, askeri müze tarihçileri ve askeri akademilerden uzmanlar yer almaktadır. Film boyunca yabancılar 24 kez fikir beyan ederken, bir Türk gazeteci-yazarın sadece bir kez görüş beyan etmesine fırsat veriliyor. Yönetmen ve ekibinin Türk üniversitelerinden, askeri müzelerinden ve askeri akademilerimizden hiçbir uzmanın görüşüne başvurmamış olmaları, ne filmde ne de kitapta bunların görüşlerine yer vermemiş olmaları şu soruyu akla getiriyor: bizim üniversitelerimiz, askeri müzelerimiz ve askeri akademilerimizde değerli görüşleri olan uzmanlar hiç yok mudur? Cevabını, kendi çalışmalarımda her zaman desteklerini gördüğüm, bilgilerinden ve görüşlerinden faydalandığım bu kurumlarda çalışan kişilerden dolayı çok iyi biliyorum.

Bu arşivlerimiz ve uzman kişilerimiz eğer bir art niyetle ihmal edilmemişlerse, belgesel olma iddiasındaki eserin bu konudaki zaafı ancak yönetmen ve ekibinin gafletinden olabilir. Yönetmen ve ekibinin bu gafleti filmin Çanakkale gerçeğine sadece Anglo-Saxon gözle bakmakta olduğu yönündeki tüm eleştirileri haklı çıkartmaktadır.

Yönetmenin yabancı arşivler ve uzmanlarla bu kadar içli-dışlı olmasından ortaya çıkan çelişik durum kitabın “Giriş” bölümündeki ifadeleriyle oldukça çarpıcı bir biçim almaktadır. Sayın Tolga Örnek kitabın “Giriş” bölümünde şöyle yazmış: “Tarihi bir belge ya da akademik bir çalışma yapmış olmak gibi bir iddiamız yok. İkisi de Gelibolu ve Çanakkale Savaşları’na askerin gözünden, onun tecrübesinden bakmaya çalışan projeler.”

Oldukça vahim bulduğum bu sözlerin eleştirilecek birçok yanı bulunmakta. Madem tarihi belge veya akademik çalışmalar savaşlara askerin gözünden ve tecrübesinden bakmaktadır, neden film süresince yabancı askeri müzeler ve yabancı askeri akademilerde görev yapan uzmanların görüşleri bu kadar çok yer almaktadır. Bunların her biri askeri tarih uzmanlarıdır. Zaten tarihi belgeler ve akademik çalışmalar olaylara sadece askerin gözü ve tecrübesi ile bakmazlar. Buradaki daha vahim yanlış yönetmenin “Gelibolu ve Çanakkale Savaşları” ifadesidir. Ben bugüne kadar hiçbir kaynakta, Kasım 1914’ten başlayarak 1915’te zirveye çıkan ve Birinci Dünya Harbi bitene kadar Çanakkale yarımadası ve civarında süren savaşın “Gelibolu” ve “Çanakkale Savaşları” olarak iki ayrı isimle anıldığına rastlamamıştım. Acaba yönetmen bizim bilmediğimiz, tarihe kaydı düşülmemiş bir başka savaşı mı biliyor ve bizlere bundan bahsediyor.

Filmin yönetmeni, Sayın Tolga Örnek kitabın “Giriş” bölümünde “umarım bize destek verenleri utandırmamışızdır” diyor. Ancak, yer ve zaman darlığından detaylarına giremediğim diğer eksiklerinin ve yanlışlarının yanında, sadece yukarıdaki son derece vahim ve çelişkili ifadeler destek verenleri utandırmalıdır.

Bu ay içerisinde Çanakkale 18 Mart Üniversitesinde bir bildiri ile katılacağım Çanakkale 90ncı Yıl Uluslararası Sempozyumunda en son beraber olduğumuz uluslararası askeri tarih sempozyumundan bu yana tekrar görüşmek imkanını bulacağım sayın hocam Prof. Dr. Mete Tunçoku’na ve size saygılar sunuyor, iyi yayınlar diliyorum.


Bülent Yılmazer
yilmazer@tr.net

   
 Yeni Konu  Konuyu Yanıtla
 Printer Çıkışı Al
Sıçra:

Tayyareci Forum : İKOVAN BİLİŞİM

Go To Top Of Page
Snitz Forums 2000