20 Temmuz 2004
Fatih Altaylı
Faks no: (0212) 413 5306“Bize değil gazetene söyle.” (Fatih Altaylı, Hürriyet Gazetesi, 22 Nisan 2004)
Hürriyet Gazetesi Teke Tek köşesi yazarı Fatih Altaylı dikkatine;
Doğan Medya Grubunun bir basın organı olan Hürriyet Gazetesinde yer alan basın ahlaksızlığını size teşhir ettiğim 24 Aralık 2002 tarihli faks mesajıma yanıt vermediniz gibi, savunuyor göründüğünüz değerlere uygun olarak konuyu gazetede yayınlanan köşenize de taşımadınız. 17 Temmuz 2004 tarihli köşenizde bir gazete genel yayın yönetmenine yönelttiğiniz eleştiriler ve 22 Nisan 2004 tarihli Hürriyet Gazetesinde yayınlanan köşe yazınız nedeniyle size hatırlatma yapmak ve “ne zaman adam oluruz” sözlerinizden alıntılarla sizi uyarmak gereği doğmuştur.
Size daha önce teşhir ettiğim konuyu kısaca anlatarak hafızanızı tazelemek istiyorum.
Murat Bardakçı, 19 Kasım 2002 tarihli Hürriyet Gazetesinde dört sütun üzerinde yer alan “İlk hava şehidlerimiz, Fatih Meydanı’nda uyuyorlar” manşeti altında tamamı düzmece, havacılık tarihimizdeki gerçeklere aykırı ve ilk hava şehitlerimizin hatırasını ayaklar altına alan bir yazı yayınlamıştır. Murat Bardakçı, manşetinden son satırına kadar havacılık tarihimize ilişkin asılsız ve yalan ifadelerle dolu olan bir cehalet ürünü bu yazısında, ilk hava şehitlerimizden Nuri Bey’in ülkesinin yücelmesi ve milletinin bekası için görev yaparken şahadet mertebesine eriştiğini dahi inkar etmiştir.
21 Kasım 2002 tarihinde Murat Bardakçı’ya bir elektronik posta gönderilerek yazısındaki en temel hatalar sıralanmış, doğru bilgiler ve bunların bulunabileceği milli arşivlerimizdeki kaynaklar kendisine sunulmuştur. Kitaplar, dergiler ve gazetelerde yayınlanan yazıların gelecek kuşaklara kaynak niteliği taşıdığı hatırlatılarak, vahim yanlışının gazetenin aynı sayfasında düzeltilmesi kendisinden rica edilmiştir. Aynı tarihte, gazetenin Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök’e de elektronik posta gönderilerek, ilkeli gazetecilik anlayışından yoksun bir biçimde, hiçbir araştırma yapılmadan kaleme alınmış ve hiç kontrol edilmeden yayınlanmış yanlış haber ve bilgilerle ilgili sorumluluğu paylaştığı hatırlatılmış, bir düzeltme yayınlanması konusunda gereği rica edilmiştir.
Ne yazık ki, müessif yazının sahibi ve yazının yayınlandığı gazetenin genel yayın yönetmeni, aziz hava şehitlerimize, her gün görevlerini büyük bir cesaret ve fedakarlıkla devam ettiren hava kuvvetlerimizin değerli mensuplarına ve tüm kamuoyuna borçlu oldukları özür ve düzeltmeyi yayınlamayarak, gaflet, delalet ve hatta hıyanet içinde davranmışlardır.
Ne zaman adam oluruz: “Cesaret sadece yazardan değil, okurdan da beklendiği zaman.” (Fatih Altaylı, Hürriyet Gazetesi, 10 Haziran 2004)
Doğan Medya Grubunun bir basın organı olan Hürriyet Gazetesinde sürdürülen bu medya ahlaksızlığı, Birleşmiş Milletler Teşkilatı Sivil Toplum Örgütleri Komitesi tarafından “Danışman Sivil Toplum Kuruluşu” olarak kabul edilen Basın Konseyinin Yüksek Kurulu gündemine taşınmıştır. Basın Konseyi Yüksek Kurulu, okur tarafından yapılan başvuru ve ekinde yer alan gerçekliği ve geçerliliği tartışmasız milli arşiv belgelerimizi incelemiş, Murat Bardakçı’nın boş tehdit dolu terbiyesiz davranışları ve savunmasında yer alan yalan ifadesine rağmen, oybirliği ile alınan kararla Murat Bradakçı’yı basın meslek ilkelerine aykırı davranışından dolayı uyarmıştır. (19 Haziran 2003 tarihli Basın Konseyi Yüksek Kurulu kararı)
Hürriyet Gazetesindeki bu medya haysiyetsizliği, Doğan Medya Grubunda çalışan medya mensuplarına birçok kereler yazılan mesajlarla da teşhir edilmiştir. Şahsınız dahil olmak üzere Hürriyet Gazetesinin köşe yazarlarından Ali Atıf Bir, Ayşe Arman, Cüneyt Ülsever, Doğan Hızlan, Doğan Uluç, Emin Çölaşan, Ertuğrul Özkök, Ferai Tınç, Hadi Uluengin, Pakize Suda, Oktay Ekşi, Özdemir İnce, Sevgi Gönül, Tufan Türenç, Yalçın Bayer, Yalçın Doğan ve Yurtsan Atakan’a mesaj yazılarak, köşe yazılarında savundukları değerler de hatırlatılarak, konuyla ilgili olarak Hürriyet Gazetesinde süre giden bu yoz tutumu köşelerinde işlemeleri ve bu yakışıksız durumun düzeltilmesi için mesleklerinin etik değerlerine uygun tavrı almaları istenmiştir. Köşe yazılarında basın meslek ilkeleri, medya ahlakı, üslup, erdem, riya, iftira, vicdan, yüreklilik, kalıbının adamı olma, misyon, hayatın her alanında kalite, statükoya karşı durmak, hürriyet, haksızlıkların yerde kalmaması, nasıl adam olunur, medyadaki terbiyesizliklerin hesabının sorulması ve bu ülke için şehit düşenlerle ilgili konuların ihmale gelmeyeceği konularında bol keseden süslü sözler kullanıp ahkam kesenler, çalıştıkları gazetede süre giden, aziz şehitlerimizin hatırasını lekeleyen bu esef verici durum karşısında susup kalmışlardır. Okur, üzerine düşen görevi yerine getirmiş, mensubu bulunduğunuz medya kuruluşunda vatan haini zihniyeti taşıyan, gaflet, dalalet ve hıyanet içindekileri teşhir etmiştir. Yazarlar ise kendi meslek haysiyetlerine sahip çıkacak cesareti dahi gösterememişlerdir.
Ne zaman adam oluruz: “Evrenin en büyük hırsızları [ahlaksızları], kendilerini sütten çıkmış ak kaşık gibi tanıtmaya kalkışmadığı zaman”. (Fatih Altaylı, 23 Eylül 2003, Hürriyet Gazetesi)
Bu köşe yazarlarının bir kısmı ise hiç utanmadan, Kurtuluş Savaşımızdaki mütareke basınını aratmayacak kadar büyük bir hayasızlık içinde “vatan” ve “şehit” edebiyatı yapmaktadırlar. Bunların en başında da Doğan Medya Grubunun bir basın organı olan Hürriyet Gazetesinin Genel Yayın Yönetmeni gelmektedir.
Gazetedeki köşesini ve ellindeki kalemi silah olarak kullanma imtiyazına sahip olduğunu sanan, her türlü erdem ve vicdandan yoksun gazete genel yayın yönetmeni ne demektedir:
“Ben bu vatana sadece bugünü ile değil, geçmişi ile de vatanseverlik duygularıyla bağlıyım. Laik ve demokratik Cumhuriyet benim hayat tarzımın miladıdır. Ama vatan tarihim Cumhuriyet ile başlamaz. Bu ciddi bir farktır. O nedenle, son zamanlarda dar bir çevrenin ucuz iftira sloganı haline gelen ‘mütareke basını’ eleştirisini de kendisine [Sn. Org. Çetin Doğan’a] iade etmek zorundayım. Böyle ucuz ifadeler, Türk ordusunun saygın bir komutanına yakışmıyor.” (Ertuğrul Özkök, Hürriyet Gazetesi, 22 Ağustos 2003)
Gazete genel yayın yönetmeninin vatan tarihi madem Cumhuriyet ile başlamamaktadır ve vatanına bu kadar bağlıdır; Murat Bardakçı’nın mayasında şerefsiz bir vatan haini zihniyetini taşıyanlara yaraşır bir biçimde davranarak yazdığı, vatanı için görev yaparken Filistin topraklarında yitirdiğimiz ilk hava şehitlerimizin şahadet mertebesine ulaştığını dahi inkar eden yayınla ilgili gerçekler kendisine sunulduğunda, hava şehitlerimizin hatırasına, her gün görevini büyük bir fedakarlıkla yapan Türk Silahlı Kuvvetlerinin değerli mensuplarına ve kamuoyuna borçlu olduğu özür ve düzeltmenin yönetimindeki gazetede yayınlanmasını neden sağlayamamıştır?
Ne zaman adam oluruz: “Suçu kanıtlanmış olanlar, çamurluk yaparak suçlarını unutturamayacaklarını anladığı zaman”. (Fatih Altaylı, Hürriyet Gazetesi, 15 Mayıs 2003)
Murat Bardakçı, Basın Konseyi tarafından uyarıldığı zaman, kurucuları ve en etkin yürütme organlarında Doğan Medya Grubu çalışanlarının; Hürriyet Gazetesi Başyazarının (Oktay Ekşi), Doğan Medya Konseyi Üyesi Temsilcisinin (o tarihte, Doğan Heper) ve Hürriyet Gazetesi Yazı İşleri Müdürü Temsilcisinin (Tufan Türenç) yer aldığı Basın Konseyine, kendi meşrebine uygun olarak hakaret ve boş tehditler dolu bir yanıt verdiğinde neden bir kopyasını da Ertuğrul Özkök’e göndermiştir? Evlad-ı fatihan edebiyatına sığınarak, bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olan, yargısız infaza yeltenen, kendi sığlığını başkalarını kolayca “ucuz iftira” ve “ucuz ifadeler” kullanmakla suçlayarak gizlemeye çalışan Ertuğrul Özkök’ü de kendi mayasından olarak gördüğü için mi!
Artık malum olan medya haysiyetsizliği bununla bitmemektedir. Gazete genel yayın yönetmeni köşe yazısında diyor ki: “Paşama emeklilik hayatında sağlık ve mutluluklar diliyorum. Şimdi artık Osmanlı tarihi okumaya, ama en önemlisi de eski topraklar üzerindeki şehitlikleri dolaşıp görmeye fazlasıyla vakti olacak. Belki o zaman vatan toprağı ve müstemleke kavramları üzerine daha uygar ve yapıcı bir tartışma yapabiliriz.”
Şam’da Emeviye Camii Şerifi’ndeki Selahaddin-i Eyyubi’nin türbesinin yanında yatmakta olan ilk hava şehitlerimizle ilgili olarak, kendi meşrebine uygun bir anlayışla yönettiği gazetede dört sütun üzerine, “İlk hava şehidlerimiz, Fatih Meydanı’nda uyuyorlar” manşeti atılırken, Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök’ün uygar ve yapıcı gazetecilik onuru neredeydi acaba? Kendisinin, doğru ama idrak edemediği bir tespiti var: “Sizin köşeleriniz varsa, insanların da onurları var”. İddia edildiği üzere, Murat Bardakçı’nın yazısının tamamının düzmece olduğu milli arşivlerimizden temin edilen belgelerle ispat edildiği halde, Murat Bardakçı’nın kendi köşesini halen babasının malı gibi kullanarak, Doğan Medya Grubu mensubu Basın Konseyi üyelerince alınan karar hakkında kendi meşrebine uygun bir tarzda “zaptiye”cilik yapmasına müsaade eden Ertuğrul Özkök, kendisinin de insanlıktan pek bihaber olduğunu açıkça sergilemiştir.
Ne zaman adam oluruz: “Ahlaksızlar yalan haberle karalama yaparak kendi ahlaksızlıklarını unutturmaya çalışmadığı zaman”. (Fatih Altaylı, Hürriyet Gazetesi, 18 Ağustos 2003)
Gazete genel yayın yönetmeni aynı köşe yazısında büyük bir ikiyüzlülük içinde devam ediyor: “… bu ülkenin milyonlarca insanının ecdadına haksızlık ederiz”; “… ‘emekli paşalar’ olayı yaratarak daha da hassas hale getirmenin sorumluluğunu, ne de vicdani yükünü taşıyabilirim”; “… şehit düşen binlerce Türk askerini ‘lejyoner’ mertebesine indiremeyiz”.
Silahlı Kuvvetlerimizin ayrılmaz bir parçası, büyük önder Mustafa Kemal Atatürk’ün işaret ettiği gibi, göklerde olan istikbalimizin çelik kanatlı bekçisi olan Hava Kuvvetlerimizin ilk şehitlerine karşı sergilenen hıyanet genel yayın yönetmeni olduğu gazetede yer alan Ertuğrul Özkök, köşe yazılarında ucuz “vatan” ve “şehit” edebiyatına sığınarak, her vesilede Türk Silahlı Kuvvetlerinin çok değerli ve saygın komutanlarının sözlerini çarpıtarak yorum yapmıştır. Ar ve haya perdesi yırtılmış olan gazete genel yayın yönetmeni daha da ileri giderek köşesinde, ancak mütareke basını mensubu alçaklara yaraşır bir biçimde, “…o emekli paşalardan almak istediğim tek şey … başka topraklardaki şehitliklerde yatan o şehitlerin itibarıdır” diye yazmıştır!
Şam’daki şehitlikte yatan ilk hava şehitlerimizi İstanbul’da bir parka gömen, ilk hava şehitlerimizden Nuri Bey’in şahadet mertebesine eriştiğini dahi şerefsiz bir vatan haini edasıyla inkar eden, gazeteci müsveddesi dahi olmayı hakketmeyen şahsa yönetimindeki gazetede iş veren, gerçekler kendilerine sunulduğunda yönetiminde çalışan şahsa bir özür ve düzeltme yayınlatmaktan aciz medya ahlaksızlarının, değil şehitlerimizin itibarının iadesini istemeye, aziz şehitlerimizin adını anmaya dahi hakları yoktur. Kendi erdem eksikliğini gizlemek için üslubunu belden aşağı indiren, tartışma adabından bihaber gazete genel yayın yönetmeninin, ucuz “vatan” ve “şehit” edebiyatı yaparak ve sonrada bir korkak gibi ortalıktan çekilmeye çalışarak içinde bulunduğu riya ve yalan bataklığından kurtulması mümkün değildir.
Artık tıyneti belli olan medya ahlaksızı büyük bir yüzsüzlük içinde başkalarına seslenerek “… Yemen’de şehid olan Mehmetçik’e şimdi en azından bir özür borçları var” (Murat Bardakçı, Hürriyet Gazetesi, 24 Ağustos 2003) diye yazmaktadır. Ülkesinin yücelmesi ve milletinin bekası için kendisine verilen zor görevi yerine getirmeye çalışırken Yafa’da şehit düşen Nuri Bey’in şahadetini inkar ettiği milli arşivlerimizdeki belgelerle ispat edilen, bu nedenle meslek kuruluşundan uyarı alan ve halen bir özür ve düzeltme yayınlamayarak mayasında şerefsiz bir vatan haini zihniyeti taşıdığını açıkça sergileyen şahsın, aziz şehitlerimizin adını anmaya zerre kadar hakkı yoktur.
Ne zaman adam oluruz: “Yanlış yazmanın hata, yalan yazmanın ise aşağılık olduğunu anladığımız zaman”. (Fatih Altaylı, Hürriyet Gazetesi, 21 Nisan 2004)
Gazete genel yayın yönetmeninin, tüm gerçekliğiyle yukarıda sergilenen ikiyüzlülüğünden sonra, “bütün hayatım boyunca Silahlı Kuvvetler’e sahip çıkmış, onun üzerine toz kondurmamış bir gazeteci olarak” (Hürriyet Gazetesi, 20 Ocak 2004) cümlesini yazarak kazandığı sıfatı, sizin yukarıda yer alan ne zaman adam oluruz ifadenizdeki sözlerle birlikte takdirinize bırakıyorum.
Ne zaman adam oluruz: “Bakmadığınız sorunları olmayan sorunlar zannetmediğiniz zaman”. (Fatih Altaylı, Hürriyet Gazetesi, 4 Aralık 2003)
Daha önce size de teşhir ettiğim ve Hürriyet Gazetesinde süre giden bu ahlaksız tutum, Doğan Medya Grubu Doğan Yayın Holding A. Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Aydın Doğan’a ve Hürriyet Gazetecilik A.Ş. İcra Kurulu Başkanı Vuslat Doğan Sabancı'ya ilettiğim mesajlarla kendilerine de teşhir edilmiştir. Hürriyet Gazetesinde, köşe yazarı ve genel yayın yönetmeni tarafından sergilenen onursuz medya ahlaksızlığını tüm gerçekleriyle teşhir ettiğim mesajlarıma henüz hiçbir yanıt alamadım. Aydın Doğan’ın “... [yayın kuruluşlarımın] her biri profesyonel gazeteciler tarafından yönetilmektedir” (Hürriyet Gazetesi, 25 Mart 2003) şeklindeki beyanına karşılık, mesajlarımla teşhir ettiğim gerçeklerin ışığında, kendisini bu konuda aldatıldığı veya yanılgı içinde olduğunu belirterek uyardım. Yazdıklarımla ilgili olarak, “böyle bir durum yoktur, işin gerçeği şudur” diyememişlerdir! Acaba gerçekler işlerine gelmediği için bir aptal gibi aldatılmış ve yanılgı içinde olmayı mı tercih ediyorlar!
Ne zaman adam oluruz: “Yönetici olmakla kendini yönetici zannetmek arasındaki fark herkes tarafından fark edildiği zaman”. (Fatih Altaylı, 14 Mayıs 2003, Hürriyet Gazetesi)
Aydın Doğan, Doğan Medya Grubu yayın organlarındaki üst denetimi “kişisel müdahaleleri tamamen ortadan kaldıran ve evrensel gazetecilik ilkelerini takip eden deneyimli ve son derece bilgili kişilerden oluşturulmuş Doğan Medya Yayın Konseyi yerine getirmektedir” şeklinde yazılı ifade vermektedir (Hürriyet Gazetesi, 25 Mart 2003). Doğan Medya Grubu Doğan Yayın Holding A. Ş.nin en üst düzey yöneticileri dahil, Hürriyet Gazetesinde yönetici seviyesinde görevli ve Doğan Medya Grubu Yayın Konseyi üyesi olanlar, kendilerine defalarca yapılan başvurularla, gazetelerindeki medya ahlaksızlığı milli arşivlerimizden sunulan belgelerle ispatlandığı halde, görevleri gereği “konuyu ele aldık ve inceliyoruz” dememişlerdir! Sadece meslek ilkelerinin gereği olarak değil, şahsi haysiyetlerinin de gereği olarak Doğan Medya Grubu Yayın İlkelerinde yer alan ifadelerin arkasında duramamış, gerekli yaptırımları uygulayamamışlardır. İçinde bulundukları aciz durumu kabullenmeyi yönetici olmak mı zannetmektedirler!
Ne zaman adam oluruz: “İşimize gelmeyen gerçekleri de gördüğümüz zaman.” (Fatih Altaylı, Hürriyet Gazetesi, 29 Temmuz 2003)
Hürriyet Gazeteciliğini “gazetecilik ilkelerine bağlılık” olarak tanımlayan Doğan Medya Grubunun en üst düzey yöneticileri, bu ifadelerinin burada sergilenen basın ahlaksızlarının yalanları gibi sadece sözde kalmasını mı tercih ediyorlar? En üst düzey yöneticisi oldukları gazetenin künyesinde “Hürriyet, basın meslek ilkelerine uymaya söz vermiştir” yazarken, ucuz gazeteciliği seçip konuyu unutulmaya bırakmayı mı tercih ediyorlar? Neticede; kendilerine teşhir edilen gerçekleri görmek, Doğan Medya Grubu Yayın Konseyi üyesi olarak gerekli yaptırımları uygulamak, sahibi ve en üst düzey yöneticileri oldukları basın organındaki çürük elmaları ayıklamak onların itibarını zedelemez, tam aksine kendilerinin de burada teşhir edilen kokuşmuşluğun bir parçası olmalarını önler.
Ne zaman adam oluruz: “Yazarlar okur toplamak için değil, inandıkları için yazdığı zaman”. (Fatih Altaylı, Hürriyet Gazetesi, 4 Mart 2004)
Hürriyet Gazetesindeki köşenizden diğer basın organlarındaki yazarları eleştiriyor, onların kendi gazetelerindeki yanlışları yazmadıkları için saçmaladıklarını söylüyorsunuz. Yine kendi köşenizden diğer bir gazetenin genel yayın yönetmenine “gazete okurlarını saf zannetmesin” diyorsunuz. Eğer, “ne zaman adam oluruz” başlığı altında yer alan ifadelerinizi samimiyetle ve inanarak yazıyorsanız; size birkaç kez teşhir edilen Hürriyet Gazetesindeki bu medya ahlaksızlığını da köşenizde kaleme alınız ve bu sözleri çalıştığınız gazetenin yönetimine hitaben de yazarak yayınlayınız. Bize değil, gazetenize söyleyiniz! Aksi takdirde sizin adınız da inanarak yazan değil, sadece okur toplamak için yazan ve kendi gazetesindeki haysiyetsiz tutum karşısında "sukut ikrardan gelir" anlayışıyla sessiz kalan ikiyüzlüler, yalancılar ve aptallarla beraber anılacaktır.
Ne zaman adam oluruz: “Yazarlardan sadece yazdıklarının değil yazmadıklarının veya yazamadıklarının da hesabı sorulduğu zaman”. (Fatih Altaylı, Hürriyet Gazetesi, 17 Eylül 2003)
Cehaletlerinin karanlık batağında, gaflet, delalet ve hıyanet içinde davranan, mesleklerini hakkı ile icra etmekten dahi yoksun olan, şehitlerimizin adını ve şerefini hiçe sayan, mertebelerin en yücesi şehitlik mertebesine ulaşanları dahi inkar eden yazarları, buna müsaade eden gazete yöneticilerini ve bu iğrenç durumun önlenmesi için gayret göstermeyen medya mensuplarını ve kuruluşlarını, ne tarih ne de Türk kamuoyu unutmayacaktır, affetmeyecektir.
Sizin bir ifadenizden esinlenerek;
Ne zaman adam oluruz?
Vatanı, cehaletin karanlığında ahkam keserek değil, doğru bilgiye dayanan gerçekleri konuşarak ve yayınlayarak sevmenin bir anlam taşıdığını anladığımız zaman.
Bülent Yılmazer
Bülent Yılmazer
yilmazer@tr.net