Emre Aköz,22 Mayıs 2004 tarihli Sabah Gazetesinde yayınlanan “Tayyare günleri” başlıklı yazınız üzerine aşağıdaki mesajı yazmak, sizi bilgilendirmek ve uyarmak gereği doğmuştur.
Yukarıda bahsi geçen köşe yazınızı ilgi ile okudum ve maalesef sizin de, basınımızda yazmaktan okumaya vakit bulamayanlar sürüsünün bir parçası olduğunuzu gördüm.
Eğer kendi yazdığınız yazıyı biraz dikkatli okuyabilseydiniz; sizin de yazdığınız gibi Sayın Atilla İlhan’ın “1930’larda Türkiye’de uçak endüstrisi”nden bahsettiğini, çok kıymetli havacılarımızdan rahmetli Avni Okar’ın ise “Büyük Harp esnasında” ahşap yapılı uçakların onarım ve revizyondan bahsettiğini fark ederdiniz. Hatta, biraz daha az gayretle, aradığınız cevabı bulduğunuzu sandığınız kitabın, kapağındaki isminden de anlaşılacağı üzere, 1910-1924 yılları arasında havacılığımızı içerdiğini fark edebilirdiniz!
Avni Okar’ın anılarını içeren kitabın sadece son altı sayfasında 1924 yılından sonraki olaylardan bahsedilmektedir. Eğer, bir gazeteci yazar olarak kendi meslek ilkelerinize saygı göstermeyi becerebilseydiniz, gazetede yazınızı yayınlamadan önce konuyu soruşturmak ve doğrulamak zahmetine girebilseydiniz, cevabı aradığınız kitabın kendisinin size yeterli ip ucunu verdiğini görecektiniz. Avni Okar kitabın en son kısmında çok özetle Kayseri Tayyare Fabrikasından bahsetmektedir.
1925 yılının yazında Alman “Junkers Flugzeugwerke AG” Firması ile hükümetimiz arasında yapılan anlaşmayla Kayseri’de “Tayyare Otomobil ve Motor Türk Anonim Şirketi (TOMTAŞ)” kurulmuştur. Tüm güçlüklere rağmen fabrika Ekim 1926’da hizmete açılmıştır. Fabrikada üretilecek ilk uçak tipi olarak Junkers A-20 seçilmiş ve bunlardan 30 adedi TOMTAŞ’ta üretilerek ordumuza teslim edilmiştir.
Lütfen bu kısmı dikkatle okuyun: Junkers A-20 uçağı tek satıhlı, desteksiz alttan kanatlı, tamamen metal yapılı, gövde ve kanatları kafes tipi yapısında, tüm yüzeyleri duralümin kaplamalı, tek motorlu, iki kişilik askeri genel maksat uçağıdır.
“Tamamen metal yapılı” ve “duralümin kaplamalı” ifadelerine dikkat ettiniz mi? 1930’lu yılların da öncesinde, gelişmiş havacılık sanayine sahip birçok ülkede çoğu iyi bilinen uçak üreticileri halen Birinci Dünya Savaşı yıllarından kalma tekniklerle, bazen gövdeleri ve genellikle kanatları ahşap malzemelerden inşa edilen, uçuş ve kontrol yüzeyleri genellikle bez, bazen ahşap kaplı uçaklar üretirken, Türkiye’de zamanının uçak teknolojisinde en uç noktayı temsil eden tamamen metal yapılı ve metal kaplamalı uçaklar imal edilmektedir.
Uçak teknolojisi hiçbir zaman “geri” olmamıştır. Her zaman, kendi çağının en uç teknolojilerini kullanan, hatta bunların ilerlemesinde itici/çekici etken uçak üretimi olmuştur. Ahşap malzemenin yoğun olarak kullanıldığı dönemde bile, bahçenizdeki meyve ağacının dalından kestiğiniz tahta parçası değildir uçağı imalinde kullanılan. Gününün bilgi ve teknoloji birikiminin imkanlarına göre, uçakta kullanıldığı yere mekanik özellikleri uygun ahşap malzemenin elde edilebileceği ağaçtan, ağacın damarlarına paralel, dik veya en uygun açıda kesilmiş ve özel işlemlerden geçirilmiş tahta parçalarıdır uçak imalatında kullanılan. “Ahşap” olduğu için küçümsediğiz malzeme, İkinci Dünya Savaşı yıllarında bile hem İngiltere’nin hem de Almanya’nın ürettiği çok ünlü savaş uçaklarının yapısında kullanılmıştır.
Daha 1925 yılında Vecihi Hürkuş’un kendi tasarımı ilk uçağını üreterek uçurduğu günden itibaren, 1920’li yılların sonunda, 1930’lu yıllarda ve hatta İkinci Dünya Savaşının kıtlık ve yokluk yıllarında Türkiye’de kendi özgün tasarımlarını projelendiren, üreten, uçuran ve bunlarla Türk havacılığına pilot yetiştiren bir uçak endüstrimiz vardı. Nuri Demirağ Tayyare Fabrikasında ilk uçak mühendislerimizden Selahattin Alan’ın özgün tasarımından üretilen NuD-36 ve NuD-38 uçaklarının dünyanın bir numaralı havacılık yayınlarından Jane’s All The World’s Aircraft yıllıklarına girdiğini de bilmenizde yarar var. Bunlara ilaveten, Kayseri Tayyare Fabrikası, Türk Hava Kurumu Tayyare Fabrikası ve Makina ve Kimya Endüstrisi Kurumu (MKEK) Tayyare Fabrikalarında üretilen uçaklarımız kendi dönemlerinin uçak teknolojisinin en ileri özelliklerini taşımışlardır. MKEK üretimi uçaklarımız da uluslararası havacılık yıllıklarında yer almıştır.
Sayın Atilla İlhan’ın söyleşisinden çıkan anlam hiç yanlış değildir. Türkiye’de çağdaş bir uçak endüstrisi vardı ve bunun gelişmesi engellenmiştir. Aydın insanların bilgisi ve sermayesi yetiyordu. Dışarıdan bol miktarda uçak aldığımıza göre pazar da yetiyordu. Bit yeniği; havacılığı yeterince tanımayan ve anlamayanların yönetim hataları ve kişisel zaaflarıydı. Birde, bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olarak basın organlarında yayınladıkları yalan yanlış yazılarla, Türkiye’de ileri teknolojileri kullanan endüstrilerin gelişmesini istemeyenlerin ekmeğine yağ süren gazeteci yazarların gafleti.
Püf noktası: Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olma ki, sana “cahil” demesinler!
Bülent Yılmazer
Bülent Yılmazer
yilmazer@tr.net